Eğitim İş Denizli Şube Başkanı Namık Kemal Aydoğan, ortaokuldan liseye geçişte kullanılacak olan yeni sistemi eleştirdi. Aydoğan, TEOG’un yerine 51 gün sonra var olan eşitsizliği daha artıracak bir liseye geçiş sisteminin getirildiğini söyledi.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın açıkladığı ortaokuldan liseye geçiş sistemi ile ilgili yeni sisteme eleştiriler devam ediyor. özellikle eğitim sendikalarının ağır eleştirilerine maruz kalan sisteme bir eleştiri de Eğitim İş Denizli Şube Başkanı Namık Kemal Aydoğan’dan geldi. Yazılı bir açıklama yapan Aydoğan, Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla herhangi bir bilimsel çalışma, altyapı hazırlığı olmadan bir anda kaldırılan TEOG’un yerine 51 gün sonra var olan eşitsizliği daha artıracak bir liseye geçiş sisteminin getirildiğini savundu.
Yeni sistem için Eğitim Bölgesi Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sistemi, Veli Tercihli Yeni Kayıt Sistemi, Velinin tercihine bağlı serbest kayıt sistemi şeklinde isimlerin bulunduğunu aktaran Aydoğan, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
Aslında bu sistemin adı “Adresin kadar oku!” sistemidir. Bilindiği üzere; artık liselere geçişte sadece 600 okul için merkezi bir sınav olacağı, bunun dışında kalan tüm okullara öğrencilerin ikametgahlarına göre yerleşeceği belirtilmiştir. Her öğrencinin adresine yakın 5 okulu tercih edeceği ve bu tercihlerden birisine yerleştirileceği açıklanmıştır. Yani öğrencilerin yaklaşık yüzde 92’si adrese dayalı kayıt sistemi ile yerleştirilecektir. Öğrencilerin sadece yüzde 8’i, Bakan’ın tabiriyle ‘nitelikli’ okullara gidebilecektir. Eğitim-İş olarak açıklanan yeni sistemin birçok açığı olduğu ve kötü sonuçlar doğuracağı konusunda uyarıyoruz:
NİTELİKLİ-NİTELİKSİZ AYRIMI YAPILMAMALI
Bakan’ın dediğine göre; 90 dakikada, 60 sorulu bir sınav yapılacaktır. Bu sınavda çocuklara 8.sınıf temel dersleri ağırlıklı olmak üzere 6.ve 7. sınıf temel derslerinden, bütün müfredattan sorular sorulacaktır. 3 yıllık eğitimin 60 soruda ölçülmesi bilimsel olarak yanlış ve ölçme değerlendirme ilkelerine aykırıdır. Ders başına neredeyse 2 soru düşmektedir. Üstelik bu 60 sorunun hangi kıstaslara göre hangi ders ve konulardan seçileceği belli değildir. Bakan’ın sınavla öğrenci alacak liseler için “nitelikli” tanımını kullanması, bu okulların dışında kalan, okulların yüze 90’ının “niteliksiz” olduğunu ve çocuklarımızın bu niteliksizliğe mecbur bırakılacağını sonucunu doğurmaktadır. Nitelikli 600 okul hangi kritere göre belirlenecektir?
İMAM HATİP’E BAHANE ARANIYOR
Bakan, “eğitim bölgeleri” oluşturacaklarını, çocukların okullarına dair 5 tercihi bu bölgelere göre seçeceğini açıklamıştır. Bu bölgelerin hangi kriterlere göre ve ne zaman oluşturulacaktır? Kendi bölgesinde çocuğuna kontenjan da bahane edilerek sadece imam hatip lisesi gösterilen bir veli, bu “eğitim bölgesi”ni kime şikâyet edecektir? Sadece 600 okulun sınavla öğrenci alacak olması, başarılı çocukların arasındaki yarışı kızıştıracak ve pedagojiye aykırı olarak onların üstündeki yükü, stresi artıracaktır.
ÖĞRENCİ GÖÇÜ
Bu sistem, Kavimler Göçü gibi Öğrenciler Göçü’ne yol açacak, velileri ve öğrencileri ekonomik durumlarına göre ayrıştıracaktır. Bakan Yılmaz, “Okul türlerine göre hiçbir öğrencimizi, istemediği bir başka okul türüne yerleştirmeyeceğiz” demiştir. Ancak fen liselerinin 33 bin, sosyal bilimlerin 10 bin, Anadolu liselerinin 340 bin olmak üzere toplam kontenjan sayısı 380 bindir. Bu okulların tümü adrese dayalı öğrenci alsa dahi 1.2 milyon öğrencinin yaklaşık 800 bini imam hatip ve meslek liselerine yönlendirilecektir. Ekonomik durumu iyi olanlar, çocuklarını özel okula göndererek bu sistemden kurtulabilecektir. Bu sistemle birlikte özel okul oranının hızla artacağı da açıktır. Ekonomik durumu orta olanlar, çocuklarının eğitimi için ‘iyi’ okulların olduğu semtlere taşınacak, bütün bir hayatını değiştirecektir. Ekonomik durumu kötü olan yurttaşlar ise “eğitim bölgesi” dayatmasına maruz kalacak, bu sistem eliyle gelecek imam hatip dayatması başta olmak üzere birçok uygulamaya boyun eğecektir.
EĞİTİM YAZ-BOZ TAHTASINA DÖNDÜ
Görünen o ki, Milli Eğitim Bakanlığı karar verme yetisini kaybetmiştir. Bir kişi dilek ve temennileriyle MEB’in kararlarını, planlarını değiştirmekte eğitimi yaz-boz tahtasına kolayca çevirebilmektedir. İlk uyarımız şudur; öğrencilerin dört yıl boyunca emeğini heba edecek bir uygulama söz konusudur ve büyük mağduriyetler yaratacaktır. Bugünden tezi yok akılcı, bilimsel, eşit, toplumun kabul ettiği daha adil bir sistem getirilene kadar bu yıl eğrisi ve doğrusuyla eski sistemle devam edileceği açıklanmalıdır. Eğitim-İş olarak bir kez daha öneriyoruz; Bakanlığın bundan sonra bu tür davranışlar içerisine girmemesi için bağımsız bir şekilde oluşacak (TBMM aracılığıyla) bir EĞİTİM BİLİM ÜST KURULU kurulmalıdır. Bu kurulun belirleyeceği kısa-orta ve uzun vadeli bir eğitim ana planı (üzerinde uzlaşılmış) topluma güven verecektir. Eğitimde başarı sağlamış ülkelerde olduğu gibi kurulacak ARGE Merkezinde; üniversitelerin Program Geliştirme, Eğitim Teknolojisi, Ölçme ve Değerlendirme uzmanlık alanlarından organik destek alarak bu uzmanlık alanlarındaki strateji belirleme, planlama, uygulamayı izleme ve geliştirme çalışmaları bilimsel bir temele dayandırılmalıdır.
ÇOCUKLARIN FOBİSİ OLMASIN!
Bu yüzden Eğitim-İş olarak bu keyfi ve gerici uygulamalara karşı itirazları birleştirme gayretindeyiz. Eğitim-İş olarak bu aniden alınan kararların, askıya alınmasını istiyoruz. Yüreği aydınlık, çağdaş bir ülke için çarpan ve bu özlemin çağdaş, laik, bilimsel, adil bir eğitim sisteminden geçtiğini bilen herkesi change.org internet sitesinde “Sınav değiştirme hobiniz, çocuklarımızın fobisi olmasın” başlıklı imza kampanyamıza destek olmaya çağırıyoruz” açıklamasını yaptı.