Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Denizli Şube Başkanı İsmail Biltekin, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin Türkiye ekonomisine yönelik etkilerine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Son yıllarda Türkiye ekonomisinin birçok kez dayanıklılık testinden geçtiğine şahit olduk. Bu testlerin en zorlusu 15 Temmuz darbe girişimiydi. Zira darbe girişiminin gerçekleştirildiği 2016 yılının 3. çeyreğine değin Türkiye ekonomisi 27 çeyrektir kesintisiz pozitif büyüyen bir trend yakalamıştı. Darbe girişiminin etkisiyle bu dönemde ekonomimiz %0,8 oranında küçülmüş; böylece 2002-2015 yılları arasında ortalama olarak %5,9 oranında büyüyen Türkiye ekonomisi, 2016 yılında %3,2 büyüyebilmişti.
FETÖ mensupları ve onların yurtdışındaki destekçileri tarafından yürütülen Türkiye ekonomisi üzerine negatif algı kampanyasının da etkileri göz önüne alındığında, darbe girişiminin maliyetinin daha da arttığını görüyoruz. Sekteye uğrayan yeni yatırımlar, buna bağlı olarak artan işsizlik, turist sayısında gözlenen azalma gibi etkenleri de hesaba kattığımızda; darbe girişiminin Türkiye ekonomisine yaklaşık 50 milyar TL’ye mâl olduğu tahmin edilmektedir.
Bununla birlikte, Türkiye ekonomisinin güçlü ve dinamik yapısı ve ekonomi yönetimi tarafından alınana tedbir ve teşvikler sayesinde; başta 15 Temmuz olmak üzere, son yıllarda ülkemize yönlendirilen bütün saldırıların ekonomiye etkisi çok geçmeden bertaraf edilmiştir.
2017 yılı genelinde %7,4 oranında büyüyen Türkiye ekonomisi, 2018 yılının ilk çeyreğinde de %7,4 oranında büyüyerek OECD ülkeleri içerisinde 1. sırada yer almıştır. Yine 2017 yılında önceki yıla göre toplam yatırımlarda %7,3 oranında artış kaydedilirken, buna bağlı olarak 1,5 milyonu aşkın ilave istihdam sağlanmıştır.
15 Temmuz’da yaşadığımız darbe teşebbüsünün ekonomik anlamda Türkiye’ye maliyetinin nasıl asgari düzeyde tutulabildiğini anlayabilmek için, Türkiye ekonomisinin son 15 yıllık gelişim sürecini ele almamız yeterli olacaktır. Bu süreçte ekonomi yönetimi tarafından izlenmiş olan makro ve mikro seviyedeki politikalar neticesinde elde edilen güçlü ekonomik yapı, darbe teşebbüsünün olası etkilerini hızlı bir şekilde elimine etmeyi başarabilmiştir.
Bu sayede artık tek gecede döviz kurunun ikiye katlandığı, %50 hatta %100’ü aşan enflasyon oranları ile paramızın durduğu yerde değer kaybettiği bir Türkiye ekonomisinden değil, kendisine yöneltilen bütün algı operasyonları ve darbe girişimlerine rağmen güçlü ve istikrarlı yapısını muhafaza edebilen bir Türkiye ekonomisinden söz edebiliyoruz.
15 Temmuz’dan bu yana FETÖ’nün ekonomik ayağıyla mücadelede çok önemli bir aşama kat edildi. Kayyum atanan şirketlerin akıbeti göz önüne alındığında bunu daha iyi görebiliyoruz. Nitekim resmi veriler, kayyum atanan şirketlerin ciro ve kârlılık oranlarının arttığına işaret etmektedir. Bu şirketlerin istihdama verdikleri katkının da artış kaydettiği görülüyor.
Kayyum atanan şirketlerin ekonomik anlamda devamlılığının sağlanması, reel sektörün 15 Temmuz’u en az hasarla atlatmasında önemli bir rol üstlenmiştir. Bu bağlamda, FETÖ’nün tüm finansal kaynaklarının tasfiye edilmesine ve bu kaynakların ekonomik devamlılığının sağlanmasına ilişkin çalışmaların sürmesi gerektiğini düşünüyoruz.