TED Denizli Koleji bugün gazeteci, yazar Abbas Güçlü’yü ağırladı. Öğrenciler, öğretmenler ve veliler için ayrı ayrı ‘Doğru Okul’ söyleşisi gerçekleştiren Güçlü, sınavlarda üstün başarılı çocukların yetişmesine değil, mutlu çocukların yetişmesine dikkat çekti.
TED Denizli Koleji’nde saat 14.00’da başlayan söyleşide Abbas Güçlü, öğrenciler, öğretmenler ve veliler için ayrı ayrı söyleşi gerçekleştirdi. Güçlü, konuşmasına eğitimin önemine değinerek başladı. Güçlü, “Dünya’daki kalkınmışlık sıralamalarına baktığımız zaman eğitim ve bilim bir ülkede ne kadar gelişmişse o ülkenin kalkınması o kadar güçlü olmuştur” ifadelerine kullandı.
Eğitimde iyi öğrencinin esas olduğunu ifade eden Güçlü, “Dünyada gelinen son nokta eğitim modeli diye bir şey yoktur, doğru eğitim diye bir şey yoktur, iyi okul diye bir şey yoktur, iyi öğrenci vardır ve iyi öğrenci nerede olursa olsun bir şekilde su yolunu bulur misali başarılı oluyor hem de çok başarılı oluyor. Çünkü ne istediğini biliyor. Dünyadaki yeni trend bireye dönük eğitim modelidir. Yani bir ülkede aynı eğitim modelini uygulamayı bırakın, kentte uygulamayı bırakın, bir okulda bir sınıfta dahi aynı eğitim modelini dayatamazsınız öğrenciye. Çünkü orada 20 tane öğrenci varsa hepsinin beklentisi, ilgisi, hayalleri çok farklıdır. Onun için bir başkasının hoşuna giden ders bir başkasının hoşuna gitmeyebilir” dedi.
Çocukların eğitimine en büyük zararı sınavların verdiğini dile getiren Güçlü, “Hepimiz sınav sistemine karşıyız ama sınav sistemini kaldıramıyoruz. Sınavlar kadar Türk eğitim sistemine zarar veren bir uygulama yok. Sınavlar yüzünden çocuklarımıza en büyük zararı biz veriyoruz. Çocuklara en büyük kötülüğü önce anne babalar sonra devlet yapıyor. Sınavları dayatarak çocuklarımızın yeteneklerini körelttik. Bugünün dünyasında en önemli özellik yaratıcılık. Biz çocuklarımızı 4-5 seçeneğe mecbur ettik. Sonsuz seçeneğin olduğu bir dünyada ortaya seçenek koyduğumuz zaman, cevap veren nesiller yetiştirdik. Biz çocuklarımıza, sen düşünme biz sana seçenekleri ortaya koyuyoruz sen onlardan birini işaretle deyip, 140 karakterle konuşmaya alıştırarak onlara biz kötülük yapıyoruz. Eğer bir okul biz sınava öğrenci hazırlıyoruz diyorsa o okuldan uzak durun” şeklinde aileleri uyardı.
Türkiye’deki eğitim politikalarına değinen Güçlü, “Cumhuriyet tarihi boyunca en büyük bütçeler eğitime yatırılıyor. Yılda 1 Milyon Lira sınav sektörüne gidiyor. Ama eğitimde müthiş bir israf var. Bugün üniversite sınavlarında fazla uzağa gitmeyin 200 bin kontenjan boş. Üniversite diplomasının artık hiçbir anlamı yok. Son 10-20 yılın üniversite sınav şampiyonları nerede diye araştırdım. Türkiye şampiyonları yok. Çünkü o çocukları o kadar yoruyoruz ki o yarışlarda birinci olmak için bütün hayalleri, yetenekleri, yaratıcılıkları, heyecanı her şeyini köreltiyoruz ondan sonra o artık bir ömür boyu toparlanamıyor. Belli bir yere kadar gidiyor ondan sonra orada tıkılıp kalıyor” şeklinde konuştu.
Çocukların isteklerine saygı duyarak mutlu nesillerin ve geleceğin inşa edilebileceğini dile getiren Güçlü, “Çocuğunuza saygınız varsa, önce onun isteklerine saygı duymanız gerekiyor. Onun isteklerini, yeteneklerini, ilgisini görmeniz gerekiyor. Bu yaştaki çocuk ne bilir demeyin. O yaştaki çocuk her şeyi biliyor. Her şeyin farkında bir süre sonra değiştirebilir, vazgeçebilir sonra bir noktada geliyorlar doğruyu buluyorlar. Onların istekleri, ilgisi, sevgisi olmadan bir meslekte başarılı olmaları mümkün değil. Okul seçiminde de doğru okul dememin sebebi, o ilgisini, yeteneklerini, hayallerini doğru tespit edip o doğrultuda onları geliştirecek, onları hedef olarak gösterecek o konuda ona yardımcı olacak okul en doğru okuldur” dedi.
Denizli’nin eğitime verdiği değer artmadıkça, üretim yapmadıkça kriz yaşamasının kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Güçlü, “Ben iddia ediyorum Denizli yeni krizlere şahit olacak. Çünkü, eğitimin, bilimin, teknolojinin olmadığı yerde süreklilik olmaz. Denizli daha önce tekstilde krizler yaşadı. Çünkü, AR-GE’si yoktu, yeni ürün üretemedi ve fason ürünle bir yere kadar gitti ondan sonra gitmedi. Denizli’nin marka değerleri yaratabilmesi için oturup AR- GE’ye daha fazla değer vermesi lazım. İki gündür Denizli’deyim. Denizli’nin yerel değerleri nedir, ne yenir ne içilir diye sorduğumda en Denizliliyim diyen üç tane yemek sayamıyor. Neyiniz meşhur diye soruyorum horozu meşhur, Pamukkale’si meşhur diyor. 100 yıl öncede meşhurdu, 100 yıldır Denizli ne yaptı, ne üretti tekstilin ötesinde kaç tane marka yarattınız ya da farklı ne yarattınız? Buradan üniversiteyi çıkarın geride bir şey kalmayacak. Denizli’de böyle de diğer kentler farklı mı? Denizli onlardan 10 adım önde. Yani 81 ilden en azından 50’sinden daha iyi halde” ifadelerine yer verdi.