CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan düşen sanayi üretimi hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Düşen sanayi üretimi ve gerileyen güven endeksine dikkat çeken CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, yerli üretimi köstekleyip ithalatı ve yandaş ekonomisini besleyen son dönemde çıkan yasaları özetledi, “İhracatçının mücadelesini kendi başarısı gibi anlatanlara soruyorum: Bu şartlarda siz olsanız sanayicilik yapar mıydınız?” diye Saray kadrolarına sordu… CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın açıklaması şöyle:
“Cumhurbaşkanı ve hükümetin üretimle falan ilgisi yok. Ülkemizin her kesiminden vatandaşların, özel sektörün zorda olduğu bir dönemde, iktidarın son 1 ayda getirdiği yasalar ve Saray kararnameleri, “Memleket umurumuzda değil, biz kendi dümenimizi çevirmeye devam ederiz, bizim için Sarayın düzeni önemlidir” diyor. Sanayi üretimi yüzde 6.5 düşüyor, umurlarında bile değil. Tüketici güven endeksi geriliyor, işsizlik artıyor, altın ve dolar yeniden yükseliyor ama beyler hala “Sarayda nasıl şatafatlı yaşarız, yandaşa ne katarız, yakınlarımıza şu bütçeden ne aktarırız” derdine düşüyor.
Piyasa kan ağlarken, siftahsız günler artarken özel sektör 2001 ve 2008 Krizi’ni bile mumla arıyor ama Saray rejiminin üretimle, yüzde 12’ye tırmanan ve gerçekte 6 milyonu bulan işsiz sayısıyla, inen kepenklerle, duran fabrika vardiyalarıyla, ses gelmeyen atölyelerle ilgisi yok.
Geçen ay soğan depolarında stok arayanlar, bu ay yabancı üreticiyi sevindirecek ithal soğanla fiyat düşürmeyi deniyor. Raflarda el yakan fiyatlara karşı yerli üretimi desteklemesi gerekenler, “Etiketler için marketlerle konuşalım” şakasına sığındı. İşte bunu bile takip edemeyen, ülkemizi kuru soğana muhtaç eden bir yönetim var.
Şu son 1 ayki Saray kararnamelerine, Meclise gelen torba yasalara bir bakın, tartının kefesinde yandaşa kaynak aktarımı hep ağır basıyor, mali disiplin diye yola çıkıyorlar ama israf ekonomisi daha ilk aydan Hazinenin altını delip geçiyor.
Üretimi destekleyen, maliyetleri aşağıya çeken, rekabeti kolaylaştıran, cari açığı düşüren, özel sektör borcunu hafifleten düzenlemeler torba yasaların içinde doğru dürüst yer kaplamıyor.
Şu son 2 aya bakın…
Hedefi tutturduk diyen Hazine Bakanı, son aylarda meclisi hangi yasalarla oyaladıklarını görsün…
Sırbistan’la yapılan anlaşmayla et, domates, buğday, ayçiçeği tohumu, mısır, soya fasulyesi, mantıyı vergisiz ya da düşük vergiyle ithal edenler, hasat zamanı gümrük vergileri sıfırlayarak tarım kesimini zarar verdirmeye devam ediyorlar. Hayvancımız ürününü kestirmek için sırada beklerken ithal ete sığınılıyor, gümrüksüz ithal soğanla çiftçinin gözyaşı katlanıyor.
Bu hafta Maden, Petrol ve LPG kanunlarındaki değişiklikle enerji sektörünün oyuncuları, yatırımcılar ve Anadolu firmaları kriz içinde en yüksek cezalara, ağır ek maliyetlere katlanmak zorunda bırakılacak.
Ayrıca başka bir torbayla, bu hafta yandaş müteahhitleri korumak için Kamu İhale Kanunu değiştirenler, maliyet artışı yüzünden işi bitiremeyen firmaları 60 gün içinde dilekçe vermeye çağıracak, işler yine yarıda kalacak, yine yandaşlara daha pahalıya verilmek suretiyle ülke kaynaklarımız heba edilecek.
Hiç unutmayalım, bu iktidar bu hafta şu kanunu çıkardı: “Benim takdir edeceklerim, içinizden seçeceklerim gelecek, ihale sözleşmesini cezasız, vergisiz feshedeceğim ya da işaret edeceğim bir başka yakına devredeceğiz. Damga vergisi bile almayacağım, teminatınızı da iade edeceğim diyor.” Kurların aşırı artışı maliyetleri arttırmışsa, bunun hesabı kolaydır. Fiyat artışları oranında fark verilmek suretiyle çözülecek işler, kamuya aşırı yük getirecek biçime sokulmuştur.
Bitmedi… Bu hafta Kamu İhale Kanununda bir delik daha açıldı, kanuna yeni istisnalar eklendi… Yine yandaşı zengin etmek uğruna, Türkiye’de düzenlenecek uluslararası fuar ve organizasyonlar için alınacak mal ve hizmetlerin hangisinin ihalesiz olacağına Cumhurbaşkanı karar verecek. Şirketi kurdur, mevcut şirkette konaklat, yandaşa ve yakınlarına avantaj sağla düzenlemesidir bu.
Şimdi bu lüzumsuz işler yapılırken, sanayicinin maliyetlerini etkileyen elektrik ve doğalgazdaki fiyat artışlarında bir indirim yok, asgari ücret üzerindeki vergi yükünü ve primi düşüren yok. İhracatçının devlette olan 200 milyar TL’lik KDV alacağını ödeyen yok. 1 yılda ödenmesi gereken 235 milyar Dolar borcu, 622 milyar TL’ye varan KOBİ borcunu, 202 milyar TL’ye varan kredi kartı borcunu düşünen yok.
Saray rejimine soruyorum:
Siz olsanız bu şartlarda sanayicilik yapar mısınız? Sanayici bugün devletin yapamadığı her şeyi tırnaklarıyla kazıyarak yapıyor. İstihdam yaratıyor, ihracat yaparak ülkemize döviz kazandırıyor, devletin devlet olmaktan çıktığı yerde KOBİ’lerle birlikte ülkeyi sırtlamış götürüyor. Siz de yapılan ihracatla övünüyorsunuz.
Sanayiciyi ihmal eden bu israf rejimi üretimin iflas bayrağını çekmek üzeredir. Adil teşviğin olmadığı, maliyet yüklerinin katlandığı, özel sektör döviz açığının 203 milyar Dolara vardığı, borç ödeme takviminin gelip çattığı bu bozuk düzen, seçim ekonomisi uğruna Merkez Bankasının 33 milyar TL’sine göz dikmiştir.
Kamu bankalarının zorunlu karşılık oranlarını Merkez Bankasında tutma uygulamasının kaldırıldığı bu anlayış, bankacılığı ve mali yapımızı çok büyük bir disiplin sorununa itmiş ve bankacılıkta güvensizlik yaratmıştır. Ekonominin ABC’sini, ticaretin temel kurallarını bile dinlemeyen, yatırım iştahını tıkayan bu kadro, milletin geleceğini yok etmektedir.
Bu tabloyu gören iş dünyası, ne yeni yatırım yapar, ne de dışarıdan yatırımcı gelir. Kendinize gelin beyler, ekonomiyi rant ve faizle yürütmekten vazgeçin, sanayiciyi ihmal etmeyin, yoksa iş yapan tek bir sanayici, tek bir ihracatçı bulamayacaksınız!”