Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Halil Kumsar’ın araştırma ekibi ile birlikte 1996 yılında başlattığı heyelanının çok parametreli izleme teknikleri ile incelenmesi ve doğal afet kapsamında değerlendirilesi konusunda gerçekleştirdiği Türkiye’nin ilk ve uluslararası çapta araştırma projesi ile Denizli Babadağ’da doğal afet öncesi yaşanabilecek can kayıplarının önüne geçildi.
Prof. Dr. Kumsar ve ekibi Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Sefer Çelik, Japonya’nın Ryukyus Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Aydan, Nihon Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hisataka Tano, Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Reşat Ulusay tarafından yürütülen çalışma ile Denizli’nin Babadağ ilçesinde 1940’lı yıllardan günümüze kadar devam eden uzun süreli krip türü Babadağ Gündoğdu Heyelanı, uluslararası araştırma projesi kapsamında incelenerek çok parametreli heyelan izleme teknikleri, arazi ve laboratuvar deneyleri, matematiksel modelleme yöntemleri kullanılarak doğal afet kapsamında incelenmiştir. Çalışmalar sonucunda ise, Babadağ’ın Gündoğdu Mahallesi ‘Afete Maruz Bölge’ ilan edilerek, bölgedeki yaklaşık 2000 kişi heyelan afeti meydana gelmeden tahliye edilerek olası bir afete karşı önlem alınmış ve can kaybı önlenmiştir.
PAÜ Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Halil Kumsar, yapılan çalışmalar hakkında genel olarak şunları aktardı: ‘‘Babadağ bölgesinde, hareket hızı yıllık ortalama 7-14 cm arasında değişen aktif bir heyelan vardır. Bu heyelan Babadağ’ın Gündoğdu Mahallesi’ni kapsamaktadır. Bu alanda yaklaşık 2000 kişi yaşamını sürdürmüştür. Bu alanda heyelanla ilgili ilk çalışmalar 1946 yılında yapılmıştır. Bu çalışmada Babadağ’da heyelan hareketliliği olduğu ve bu hareketlilikten Babadağ’ın etkilendiği belirtilmektedir. Daha sonraki zamanlarda farklı çalışmalar bu alanda yapılmaya devam etmiştir. Geniş kapsamlı olarak bu bölgenin afet bölgesi ilan edilip bu sorunun büyük oranda çözümüne yönelik bir çalışma olmamıştır. Babadağ’da evler bitişiktir. Babadağ’ın yamaç eğimi yüksektir. İklimi ve atmosferi çok temizdir. Ancak topografyası daha dik olduğu için orada yapılaşma oldukça zorludur’’.
Gerçekleştirilen araştırma projesinin detaylara değinen Prof. Dr. Halil Kumsar, ‘‘1994 yılında bölümümüz kurulduktan sonra, 1996 yılında Pamukkale Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü olarak bu bölgede bir çalışma yapmaya başladık. 1996 yılında çalışmayla ilgili olarak 6 aylığına Japonya’ya gittim. Orada yaptığım görüşmeler sonucunda bu bölgedeki uzun süreli heyelanın izlenmesi ve insan hayatına olan etkilerinin araştırılması konusunda Japonya Milli Eğitim Bakanlığı’ndan proje aldık. Projeye destek anlamında teknik cihaz, yurt içi yurt dışı seyahatler ve laboratuvar çalışmaları konularında destekler aldık. Bu proje kapsamında bölgede aletsel ölçümler gerçekleştirdik. Pamukkale Üniversitesi olarak yapmış olduğumuz çalışmalara Denizli Valiliği, Bayındırlık İl Müdürlüğü, Tarım il Müdürlüğü, Babadağ Kaymakamlığı ve Babadağ Belediyesi deönemlidestek verdi. İlk çalışmaları 1996 yılında başlayan projeye böylece resmi olarak 2000 yılında başlamış olduk. En az beş yıl olarak ön görülen çalışmayı 2010 yılına kadar devam ettirdik. Bu proje kapsamında Babadağ Gündoğdu heyelan sahasında yağış ve sıcaklık değişimlerini, farklı noktalarda açılan sondajlarda yeraltı suyu, kuyu içi deformasyon ölçümleri ile heyelanın kayma derinliklerini, ölçen çok parametreli sistemler yerleştirdik. Aynı zamanda Japonya’dan getirdiğimiz cihazlarla yeraltı su seviyesini saatlik olarak ölçen cihazlar yerleştirdik. Çünkü heyelanın yeraltı suyunun değişkenliği ile de doğrudan ilişkisi vardır. Proje kapsamında ilkönceBabadağ meteoroloji istasyonunu kurduk. Böylece yağış miktarı ile yeraltı su seviyesi nasıl değişiyor, yağış ne kadar sürede yer altına süzülüp heyelan hareketinde etkili olmaya başlıyor bu konularda incelemelerde bulunduk. Buna bağlı olarak heyelan hareketi nasıl etkileniyor bunu araştırdık. Yağış, yeraltı suyu, beraberinde heyelan hareketi ve kayma derinliğini ölçen kuyu içi deformasyon ölçüm sistemleri yerleştirdik. Daha sonraki aşamalarda elde ettiğimiz verileri laboratuvar deneyleri ile birleştirerek matematiksel modellerle değerlendirdik. Değerlendirme sonucunda da bu bölgede olası deprem durumunda heyelan hareketinin aniden artacağı ve yüzeydeki yapıların hemen hemen hepsinin yıkılacağı ve bunun da ağır can kaybı ve yaralanmalara neden olacağını belirledik’’ şeklinde ifade etti.
Prof. Dr. Kumsar, ‘‘Yapmış olduğumuz statik ölçümlerde yıllık olarak bazı noktalarda 7cm bazı noktalarda 14 cm yer değiştirme gözlemledik. Tabi, bir binada yılda 8 cm ortalama yer değiştirdiğini düşündüğümüzde ileri vadede o binada büyük çatlaklar meydana gelir. Bina, yıllar içinde yorulmaya devam edecektir. Bir deprem olmadan da yıkılmaya başlayacaktır. Babadağ’daki binaların büyük bir kısmı bu yorgun hale gelmiş olan binalardı. O binaların önemli bir kısmı da yığma yapılardı. Yığma yapılarda da olası bir depremde binaların yıkılma oranı ve yaşanacak can kaybı oranı fazla olmaktadır. Tüm bu değerlendirmeler ışığında Babadağ Kaymakamlığı yapmış olduğumuz çalışma raporlarını alarak, o dönemde hizmet veren Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve Denizli Valiliği’ne başvuru yaparak bu bölgede önlem alınmasını ve Devletin de ilgili kurumlarının çalışma yapmasını talep etti. O dönemde var olan Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Babadağ’a incelemeler yapmak ve bizlerle görüşmek üzere mühendislerini gönderdi. Yaptıkları çalışmalar ve görüşmeler sonrası, o bölgenin “Afete Maruz Bölge” ilan edilmesi için bir rapor hazırladılar. Bunun anlamı şudur; Artık Babadağ bölgesi yapılaşmaya kapatılıyor, yeni inşaat ruhsatı verilmesi önleniyor ve o bölgede yaşayan insanlar için başka bir alanda yerleşim alanı planlanıp halkın bölgeden tahliyesi gerçekleştirilmesi gerekiyordu. Bakanlar Kurulu’nda görüşülen rapora bağlı kararla Babadağ “Afete Maruz Bölge” ilan edildi. Tüm bu çalışmalar, raporlar ve alınan kararlar sonrasında Babadağ halkı Bugün Üçler bölgesinde yapılan toplu konutlara yerleştirildi. Şuanda insanlar orada sosyal hayatlarına devam ediyorlar. Sonuçta yapmış olduğumuz bilimsel çalışmalar ve elde edilen bilimsel bulgular ve sonuçlarının devletin ilgili kurum ve kuruluşları tarafından incelenip, değerlendirilip ve bir karara bağlanması sonucunda 2000 kişinin hayatı doğal afetten etkilenmeden kurtarılıyor ve yeni yerleşim yerine taşınmaları sağlanıyor. Bu sonuçla, gerçekleştirdiğimiz bilimsel proje, afet yaşanmadan olabilecek vahim sonuçları ön görüp yaşanabilecek can kayıplarının önüne geçmek anlamında Dünya’da sayılı ve Türkiye’de ise ilk olma özelliğini taşıyor.
Prof. Dr. Halil Kumsar, ‘‘Zaman zaman Karadeniz’den ya da başka bölgelerden heyelan sonucu yaşanan doğal afet haberleri geliyor. Yaşanan heyelan felaketleri sonucu insanlar yaşamlarını yitirdi. Bu tür felaketler doğal afet kapsamında olmakla beraber insan hatası sonucu oluşan afetlerdir. Çünkü yamaç ve yumuşak zeminli bölgelere de insanlar yerleşiyorlar. Yine bizim yaptığımız türden yürütülecek çalışmalar ile heyelan hareketleri kayma meydana gelmeden incelenip belirlenir ve mühendislik önlemleri alınarak olası bir afette ortaya çıkacak can kayıplarının önüne geçmek mümkündür. İnsan hayatı her şeyden önemlidir. Bu tür bilimsel çalışmaların topluma yansıması gerekiyor. Yapılan çalışmalar bilimsel yayınlarda makale olarak yer alır ancak bu çalışmalarının sonuçlarının toplum yaşamına, kentleşmeye ve mühendislik projelerine uygulanması önemlidir. Yaptığımız bu çalışmayı sunmak üzere 2017 yılında Japonya Kyoto Üniversitesi ve Japonya İnşaat Mühendisleri Odası (JSCE) çağrılı konuşmacı olarak bizi Japonya’yadavet ettiler. Bu projenin sonuçlarını orada da paylaştım. İleriki zamanlarda böyle projeler ve çalışmalar yapmaya devam edeceğiz’ şeklinde konuşmasını tamamladı.