Denizli’de ‘Tandır Kebabı’ geleneği asırlardır devam ediyor. Kentteki meşhur ustaların hazırladığı ve tadına doyum olmayan kebabı yemek için şehir dışından bile gelenler olurken, travertenleri ile dünyaca ünlü Pamukkale’yi gezen turistler de dilden dile dolaşan bu lezzeti tatmadan kentte ayrılmıyor. Kebabın en büyük özelliği ise yenilirken çatal bıçak kullanılmaması.
Denizli’nin en meşhur lezzeti olan tandır kebabını yapmak için ustalar sabahın erken saatlerinde taş fırınların başına geçiyor. İlk iş olarak fırınlarını harlayan ustalar, önceden hazırlanan kuzu etlerini özel şişlere dizmeye başlıyor. Tandır kebabının en büyük özelliği ise çatal ve bıçak kullanılmadan tüketilmesi. Yılların getirdiği geleneği birikim ve tecrübesi ile buluşturan ustaların hazırladığı kebap damaklarda tadına doyum olmaz bir lezzet bırakıyor.
Kebaba Denizlilerin gösterdiği ilginin yanında şehir dışından gelenlerin, özellikle turistlerin de ilgisi azımsanmayacak kadar büyük. Kebabın tadına bir kez bakanlar çoğu zaman bu lezzeti tatmak için şehir dışından geliyor. Travertenleri ile ünlü beyaz cennet Pamukkale’ye dünyanın dört bir yanından gelen turistler de dilden dile dolaşan bu lezzeti tatmadan kentten ayrılmıyor.
Denizli’deki ünü ustalardan İsmail Çaprak, tandır kebabının yapımını ve servisini İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine anlattı. 22 yıldır tandır kebabı yaptığını kaydeden Çaprak, kebabın etinin özel olarak hazırlandığını, asıl lezzetin buradan geldiğine dikkat çekti. Çaprak, “Ben bu mesleğe 98 yılında başladım. Çocukluğumdan bu yana bu mesleğin içindeyim. Sabah 07.30’da fırınımızı yakarız. Saat 09.30 gibi de etlerimizi içeriye atarız. En erken çıkan et 13.30 saatte çıkar o da kaburgadır. Ardından ön kol, böbrek yatağı ve kol üstü çıkar. Kuzunun arka budunu atmayız o biraz daha yağsızdır ve yağsız olduğu için biraz kız düşer onu atmayız. Kol üstü, ön kol, böbrek yatağı ve kaburgası kullandığımız parçalardandır. Denizliye özel bir yemektir. Çatal bıçak kullanılmaz el ile yenir ve hafif yağlı yenmesi daha güzeldir” diye konuştu.
İşletme sahibi Sadık Göçenoğlu ise helal kesim ile birlikte müşteri memnuniyetine büyük önem verdiklerini ifade etti. Fiyatların standart olduğunu anımsatan Göçenoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kuzunun yaklaşık 20-22 kilo olması gerek. Kuzu büyük olduğu zaman kas yaptığı için etin lezzeti düşer ama kuzu taze olduğu zaman lezzeti artar. En çok dikkat ettiğimiz konular, helal kesim ve kuzunun küçük olması. Diğer arkadaşlarımız tarafından da aynı özellikte aynı lezzet yapıldığı için aynı lezzeti onlarda da bulabilirsiniz. Müşteri alışkanlığıdır, müşteri ayağı nereye alıştıysa oraya gider. Burada dikkat ettiğimiz en önemli konulardan biri de müşteri memnuniyetine dikkat ediyoruz fiyatlarımız zaten standarttır onun için bir sorun yaşamıyoruz. Titizliğe, temizliğe dikkat ediyoruz ve memnun etmeye çalışıyoruz.”
Göçenoğlu, ağabeyi Dursun Göçenoğlu’nun tandır kebabını dünyada tanıttığını ve özellikle uzak Asya ülkelerinde kebaba olan ilgiyi attırmak için seminerler verdiğini söyledi. Kebap sayesinde kent ve ülke ekonomisine döviz girdisi sağladıklarını da dile getiren Göçenoğlu, “Ağabeyim Çin, Tayvan, Pekin, Şangay buralarda Denizli kebabını tanıtıp seminerler düzenledi. Denizli kebabının kültürünü el ile yenildiğini özellikle burada kesinlikle çatal bıçak kullanılmaz. Oralarda seminerler düzenleyerek oralardan buralara turist akımını sağladık. Türkiye ekonomisi faydalanıyor biz kebapçı olarak faydalanıyoruz, otelci faydalanıyor, alışveriş merkezleri faydalanıyor. Tabi bu önemli bir şey döviz akımı oluyor. Çin, Rus, Kırgız, Arap her ülkeden gelen misafirlerimiz oluyor titizlikle ağırlamaya çalışıyoruz. Yaklaşık altmış yetmiş yıllık bir gelenek” diye konuştu.
Öte yandan, Çin’den gelen turistler ise ilk defa denedikleri tandır kebabını bir daha geldiklerinde tekrar deneyeceklerini ve yakınlarına önereceklerini de söyledi.