Diyetisyen Hüdanur Ulutürk, bayramların aile bireylerini bir araya getiren, birlikte vakit geçirilen dönemler olduğunu ifade ederek yılda bir defa olan Kurban Bayramında günlük beslenme alışkanlıklarının dışına çıkılıp kırmızı et ve tatlı tüketiminin arttığını söyledi. Bu dönemde özellikle risk durumunda bulunan ve kronik hastalıkları olan kişilerin beslenmelerine dikkat etmeleri uyarısında bulunan Ulutürk, şu önerilerde bulundu: “Bayram boyunca artan kırmızı et tüketim miktarı ve sıklığı koroner kalp hastalığı, diyabet, hipertansiyon ve böbrek hastalığı gibi kronik hastalığı bulunan kişilerde riski arttırır. Beslenme alışkanlıklarımızın değiştiği bu dönemde herkes için dengeli beslenme ve porsiyon kontrolü önemli bir yer tutar. İyi kalitede hayvansal proteine sahip olan et; demir, çinko, magnezyum, B6, B12, A vitamini gibi önemli bileşenlere sahiptir. Bununla birlikte etin doymuş yağ ve kolesterol içeriği yüksektir. Bu sebeple et tüketiminin artması özellikle kalp damar hastalıkları için büyük risk oluşturur. Yaşa, cinsiyete ve fiziksel aktiviteye göre değişmekle birlikte günlük et tüketimimiz ortalama 100-150 gram arasında olmalıdır. Et ürünlerini kızartmak yerine haşlama, fırın veya ızgara yöntemleri tercih edilmelidir. Etin doymuş yağ içeriğinin yüksek olması sebebiyle tereyağı, kuyruk yağı, iç yağı ve sıvı yağlar, et yemeklerinin içerisine ilave edilmemeli, kendi yağı ve suyuyla pişmesi sağlanmalıdır. Özellikle kalp damar hastalığı bulunan kişiler kolesterol ve doymuş yağ içeriği yüksek olan sakatat tüketiminden kaçınmalıdır” dedi.
Hayvanın kesilmesi sırasında kasların kasılması ile oluşan ve ölüm katılığı adı verilen rigor mortisin etin sertleşmesine sebep olduğunu, bayram günü kesildikten sonra bekletilmeden tüketilen etteki bu sertlik sonucunda pişirmede ve sindirmede zorluk meydana geldiğini belirten Ulutürk, bu nedenle tüketmeden ve dolaba kaldırmadan önce 12-24 saat bekletilen etlerin yumuşadığını, lezzetinin arttığını ve daha kolay sindirildiğini söyledi. Dinlenmeyen etin ise şişkinliğe ve hazımsızlığa sebep olacağı için özellikle mide rahatsızlığı olan kişilerin etin dinlenmesini beklemeleri gerektiğini vurguladı.
Diyetisyen Hüdanur Ulutürk, bayram boyunca ana öğün ve ara öğünlerin ihmal edilmemesi gerektiğini dile getirerek; “Kan şekerimizi dengede tutabilmek, bir sonraki öğünde daha az yemek tüketmek ve porsiyon kontrolünü sağlayabilmek adına posa içeriği yüksek meyveler ile süt, kefir veya sütlü kahve ile yapacağımız ara öğünlerimiz bu dönemde önemli yer tutar. Et ürünleri; öğle öğününde tercih edilmeli ve akşam yemeğinde daha hafif olan sebze yemekleri ve salata bulunmalıdır. C ve E vitamini içermeyen et ürünlerinin bol salata ile tüketilmesi besin çeşitliliğini sağlarken, etin içerisinde bulunan demirin de emilmesini sağlar. Et yemeklerinin yanına pilav yerine tam tahıllı ekmek ve gazlı içecek yerine maden suyu veya ayran eklenerek dengeli bir öğün sağlanabilir. Mangal ve ızgarada pişirilen etlerde meydana gelen kömürleşme kanserojen madde oluşumuna sebep olacağı için et ile ateş yakın olmamalıdır, etin yanmamasına dikkat edilmelidir. Böylelikle B12, folik asit gibi vitamin-mineral kayıpları da en aza inecektir. Sağlıklı bir bayram geçirmek, yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlamak adına süt, tahıl, sebze ve meyve grubundaki besinler her gün tüketilerek besin çeşitliliğini sağlamaya özen gösterilmelidir ve kalp sağlığı için et tüketiminde porsiyon kontrolüne ve pişirme yöntemlerine dikkat edilmelidir” şeklinde konuştu. Son olarak etlerin tek pişirmelik hâlinde küçük parçalara bölünerek saklanması önerisinde bulunan Ulutürk, buzluktan çıkarılan etlerin sıcak su, kalorifer gibi sıcak bir ortam yerine buzdolabında çözdürülmesi ve çözülen etin tekrar dondurulmaması gerektiğine dikkati çekerek etlerin buzdolabında -2 derecede 1-2 hafta, derin dondurucuda ise -18 derecede 6 ay kadar saklanabileceğini sözlerine ekledi.