Mimarlar Odası Denizli Şube Başkanı Özlem Kabel, deprem bölgesinden dönmesinin ardından izlenimlerini Egeyön TV’ye anlattı. Kabel, bölgede ve arama kurtarma faaliyetlerindeki eksikliklerin tek tek altını çizdi. Kabel röportajında yönetmeliğin kendilerini bodrum ve zemini küçültmeye, üst katları büyütmeye ittiğini dile getirdi.
Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 deprem 11 ilde büyük bir yıkıma neden oldu. Mimarlar Odası Denizli Şube Başkanı deprem bölgesine gönüllü olarak gitti. Kabel, bölgede gördüğü eksiklikleri, binaların yıkımını, kentsel dönüşümü ve yönetmelik problemlerini Egeyön TV’ye anlattı.
İşte Özlem Kabel ile gerçekleştirdiğimiz röportajdan öne çıkanlar;
Deprem bögesinde gördüğünüz eksiklikler nelerdi?
11 mimar arkadaşımızla bölgeye gönüllü olarak gittik. AFAD ile ilişkilendirildik. Malatya’da bir sokakta bizden ses dinlememizi istediler. Burada arama kurtarma anlamında eğitim eksiğimizi fark ettik. Arama kurtarma ekiplerinde de bir eksiklik fark ettik. Enkaza bakarak salon girişi ne tarafta olabilir diye tartışıyorlardı. Mimar olarak biz de bu konuda yardımcı olmaya çalıştık. Bir kişi yatak odasında olduğunu söyledi ama onu bulabilmek için bina konusunda teknik bilgiye ihtiyaç var. Biz kendi eksikliğimizi kapatmak için Mimarlar Odası Denizli Şubesi olarak arama kurtarma ekibi kurmaya karar verdik. Deprem bölgesindeki bir başka eksiklik ise bir bölgede işin bitmesinin ardından başka bir yere gitmek için emir bekleniyordu. Bu sorun nedeniyle iletişim biçimini hızlandırmak gerekiyor. Yine bölgede köylere yeterince ulaşılamıyordu. Sebebi küçük araçlarınızın olması gerekiyor. Benzin zaten yoktu, mazot sınırlı sayıda idi. Bir köye gidip geldiğinizde yakıt alamama endişesi vardı.
Yeni binaların çöktüğünü, yan yana binaların birinin çöktüğünü diğerinin ayakta kaldığını gördük. Sebebi nedir?
Binaların malzemelerini, projelendirmesini, mimari tasarımını, statik, yer seçimi açısından incelemek gerekiyor. Yıkılan binaların altında zemin sıvılaşması olabilir. Bizim burada unutmamamız gereken her bina ayakta durur. Saydığım hususların hepsinin doğru uygulanması ve denetlenmesi gerekir. Biz mimarlar olarak projeler hazırlıyoruz ve bir yönetmeliğimiz var. Yönetmelik bizi bodrum ve zemini küçültmeye, üst katları büyütmeye itiyor. Ben bunu 30 numara ayakkabıyı 150 kilo birininin giymesine benzetiyorum. Biz ağırlık merkezini üst katlara atmak zorunda kalıyoruz. Aşılması zor konsollara neden oluyor ve maliyeti arttırıyor. Ülkemizde bu maliyet başka yerlerden dengelenmeye çalışılıyor. Bu nedenle beton, demir gibi malzemelerde projeye uygun olmayan tercihler yapılabiliyor. Biz arabanın, deterjanın bile en iyisini kullanıyoruz ama Japonya’daki gibi evim niye yok diye sorgulamıyoruz. Bizim neden deprem toplanma alanlarımıza bina yapılıyor, yeşil alanlarımız neden az? Bizim binalarımızın tuzla buz olmasını sorgulamalıyız. Umarım doğru şekilde hasar tespit çalışmaları yapılır ve bize doğru veriler gelir.
1999 depreminden sonra kentsel dönüşüm başladı ama biz bunu çok yanlış anladık. Kentsel dönüşüm binalarımızı yenilemek demek değil. 5 bağımsız binayı 15 bağımsıza çıkarmak değil. Kentsel dönüşüm kent ve kırsaldaki yapı stoklarını depreme dayanıklı hale getirmek için çıktı. Kentsel dönüşüm parsel bazında dönüşüme dönüştü. Topyekun binalarımızı yenilememiz gerekiyor. İmar barışı 1 değil 5 kere çıktı. Kaçak yapı yapanların hapis cezası kaldırıldı. Bu da bir imar barışıdır. İnsanlar cezasını öder geçerim demeye başladı. Müteahhitlik yasasında problem var. Teknik elemanlar varken parası olan müteahhit oldu. Tüm Avrupa’da 25 bin, Türkiye’de 330 bin müteahhit var. Para işletme mantığında konut yapılıyor. En önemli husus denetlemedir. Denetleme kamudan alınarak özel şirketlere verildi. Para ilişkisi olan denetleme düşünülemez. Denetleme bağımsızdır ve kamu tarafından yapılmalıdır.
Röportajın tamamını videodan izleyebilirsiniz.