Egeyön TV’de, Denizli’nin siyaset ve iş dünyasından tanıdık isimleri ile röportajlar devam ediyor. Anavatan Partisi ile siyaset dünyasında yer alan, Mercan Kimya ile iş dünyasının zirvesinde yer edinen Gültekin Okay Salgar, Egeyön TV’de politikadaki gelişmeleri ve iş dünyasının yaşadığı sorunları değerlendirdi. Salgar, Denizli’nin başaramadığı en önemli şeyin lobicilik olduğunu açıkladı.
Makina mühendisi olarak gittiği Almanya’da deneyimler edinen ve Türkiye’de parafin üretimi yapılmadığını tespit eden Gültekin Okay Salgar bu alandaki yatırımları ile Mercan Kimya’nın temellerini attı. Mercan Kimya ile 85 ülkeye ihracat yapan Gültekin Okay Salgar geçmişinde ise Turgut Özal’ın isteği ile Anavatan Partisi basın sözcüsü görevini yürüttü. Hem iş dünyasında hem de siyaset dünyasında başarılı işlere imza atan Salgar, Egeyön TV’de Gazeteci Ahmet Deda’nın politika ve iş dünyasının sıkıntıları üzerine sorularını yanıtladı.
Ben sizi Anavatan Partisi’nin basın sözcüsü iken tanıdım. Her zaman organizasyon içinde oldunuz. Milletvekili veya belediye başkanı olmadınız. Neden?
Ben iş hayatımda yalnız biriydim. Bir memur çocuğu olarak iş hayatına atıldım. O dönemlerde rahmetli Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız Turgut Özal Denizli’ye geldiğinde ben DEGİAD’ın kurucu başkanıydım. Rahmetli Özal, iş insanları ile konuştuğunda, ‘Her zaman iş insanları siyasetçileri tenkit eder. Hiç siyasete girmezler. Siz girmelisiniz ve siyasetin içinde bizlere yön vermelisiniz’ dedi. Biz de Denizli’de çok sayıda sanayici arkadaşlarımızla Anavatan Partisi’ne üye olduk. Üye olduktan sonra bizi yönetime aldılar. Ben de basın sözcüsü oldum. Denizli’nin problemlerini Ankara’ya iletmede aracı oldum. Ancak işimin yoğunluğu nedeniyle siyaset tam manasıyla giremedim. Siyaset çok yoğun bir mecra. Bir müddet siyasete destek oldum. Ardından Ali Marım’ın Belediye Başkanlığı döneminde grup başkanvekilliği yaptım ve 8 senemde öyle geçti. Daha sonra siyasetten çekildim. Gönlümde yatsa da o saatten sonra işimin yoğunluğu nedeniyle o tür teklifleri düşünmedim.
Makina mühendisi olmanıza rağmen kimya işi ile uğraşıyorsunuz. Bunun sebebi nedir?
Tahsilimin bir kısmını Almanya’da yaptım. Darmstadt Üniversitesi’nde okurken Türkiye’de parafinin üretilmediğini gördüm. Türkiye’ye döndüğümde bu işi yapmaya karar verdim. İlk başta sadece mum ve mumluk kağıtta kullanılan parafini üretmeye başladım. 1977’den bugüne kadar devam ettik. Şimdi 44 çeşit parafin üretiyoruz. Girişimcilik yaparak Türkiye’de eksikliği gördük. Dövizimizin yurtdışına gitmesini önledik. 85 ülkeye ihracat yapan, vazalin üreten, Türkiye’de olmayan ürünleri üreten şirket haline geldik. Mutluyum.
Tekrar siyasete dönersek. O dönemde politikada farklı işlere imza attınız. O günlerden bugünlere kimler kaldı?
Anavatan Partisi’nin kuruluş felsefesi birlik ve beraberlikti. Özal’ın tüm siyasi görüşleri kucaklayan bir misyonu vardı. Biz buna inandık. Sosyal demokratlardan, Doğru Yol’a, Refah’tan Milli Harekete bir çok düşünceden insan partide buluştu. Özal’ın ekonomi reformlarını destekledik. İhracat artışımız o dönemde başladı. Rahmetli Özal ‘İhracatı Geliştirme Merkezi’ kurmuştu. O merkez sayesinde ihracatı, kambiyo işlemini öğrendik. o günlerden bugünler geldik. Tekstilci arkadaşlarımızın atılımı o dönemde oldu. O güne kadar tekstil malzemelerini Türkiye’de satan arkadaşlarım dünyanın dört bir yanına Denizli havlusu ve bornozu satıyor.
Özal’ın bu desteklerini Denizli sanayicisi yıllar içinde iyi değerlendirebildi mi?
O dönem de iyi değerlendirdik. Denizli o dönemde tarımdan sanayileşmeye geçiş dönemindeydi. O zamanki hamleler Denizli’ye ivme kazandırdı. Özal’ın yüzde 60 hibe teşvikleri vardı. O teşviklerle Türkiye’nin her yerinde entegre oteller kuruldu. Türkiye turizmden çok büyük gelir elde etmeye başladı. Teşviklerin tarıma, sanayiye de faydası oldu. Sanayi entegre tesislerinin kuruluşlarının temelinde teşvikler vardır.
Denizli olarak neden marka yaratamadık?
Marka çok büyük maliyet isteyen bir şey. Şirketlerin kendi imkanları ile bunu yapma imkanı yok. Markalaşma dünyanın her yerinde reklam, ürün kalitesi, mağazalaşma gerektiriyor. Türkiye’deki şirketler çok büyük öz sermaye ile çalışmadıkları için zorlanırlardı. Bu nedenlerden yapamadılar. Devlet desteği lazım.
Peki Denizli politikada markalaşabildi mi?
Gaziantep, Eskişehir bir marka şehir oldu. Denizli son dönemlerde atak yaptı. Denizli’nin başaramadığı şey lobicilik oldu. Biz isteklerimizi bir araya gelip hükümetten alamadık. Doğu Anadolu, Karadeniz illeri bunu iyi başardılar. Biz Denizli’ye devletin hizmetlerini getirmekte geç kaldık. Marka şehrin gecikmesinin nedeninin bu olduğunu düşünüyorum. Çok değerli milletvekillerimiz oldu ama Denizli insanında müteşebbis ruhu olduğundan siyasete sıcak bakmıyorlar. Bir şeyler yapılabilecek arkadaşlarımız milletvekilliği, belediye başkanlığı teklif etseniz bile yanaşmazlar. Milletvekillerimiz bir şeyler yapmışlardır ama komşu illerimiz her hükümette bakan bulundurdular. Bu da lobicilikle oluyor. Siyasette çok başarılı olduğumuzu söyleyemem. Örneğin, Nihat Zeybekci bizim için bir şanstı. Bakanlıktan ilk ayrılışında çok üzülmüştük. Tekrar bakan olduğunda sevinç duyduk. Nihat Bakan Ankara’da bizim her sıkıntımızın anahtarıydı. Tek başına bir lobiciydi. Hangi siyasi görüşte olursa olsun tüm Denizlililerin sahip çıkması gerekiyor.
Bugünkü şartlarda siyaseti nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir sanayici olarak söylüyorum, siyaset büyük bir kargaşa halinde. Biz önümüzü göremiyoruz. Siyasi iktidar kim olursa olsun şuan ki ekonomik zorlukları aşmak için memleketini düşünerek çalışması gerekiyor. Herkesin yapıcı eleştirilerle çalışması gerekiyor. Bunu mutlaka başarmalıyız. Sanayiciler olarak yatırım yapmakta ve işimizi büyütmekte endişe içindeyiz. Dünyada yaşanan resesyonu hissetmeye başladık. 500, 1000 kişi çalıştıran sanayici arkadaşlarımız yarınını görememe endişesi içerisinde. Plan, program yapamıyoruz. 2023 bütçesini nasıl yapacağımızı bilemiyoruz. Bizi zor günler bekliyor.
Özal döneminden bugüne çok kriz yaşadınız ve krizden çıktınız. Bu dönemde ne öneriyorsunuz?
Biz Avrupa ülkeleri gibi değiliz. Biz krizden çıkmayı öğrenmiş bir ülkeyiz. Ben bu krizi zor olsa da atlatacağımıza inanıyorum. Krizin en büyük sıkıntısı Türkiye’deki para sıkıntısı. Sanayicinin nakite ulaşması sıkıntıda. Sanayicilerimiz yüzde yüz öz sermaye ile çalışmıyor. Banka ile ilişkileri oluyor. Bankadan parayı almayınca sıkıntı yaşıyoruz. Yatırımlar ertelenmiş, mevcut üretimler kısıtlama gidiliyor. Önümüzdeki dönemde her sektörde fırsatlar olduğunu düşünüyorum. Amerika-Çin ekonomik savaşından Türkiye’ye fırsatlar çıkıyor. Türkiye’nin jeopolitik konumu nedeniyle avantajlı. Amerika-Çin ekonomik savaşı nedeniyle Avrupa bile uzak doğudan ürün alamıyor. Bu ürünleri Türkiye’de üretmek mümkün. Devletimizin imkanı olsa da rahmetli Özal’ın teşviklerinin bir kısmını sanayiciye verse Türk sanayisi inanılmaz noktaya gelir. Dünyanın her yerine ihracat yapacak noktaya geliriz. Krizi iyi yöneten ve ayakta kalanlar çok büyük fırsatlar yakalayacaklar. Türkiye’nin en büyük problemi cari açıktır. Bundan kurtulmanın tek yolu üretim ve ihracattır.