Dünyanın yükselen değeri güneş enerjisi santrallerinde(GES) Türkiye’nin ve Denizli’nin ne durumda olduğunu Nükleer Enerji Mühendisi ve Güneş Enerjisi Yatırımcısı Serdar Ekiz ile konuştuk. GES’in siyasi ve ekonomik gelişimi, potansiyeli, Denizli’deki enerji üretim miktarı, önündeki engeller ve santral kurulumunda nelere dikkat edilmesi gerektiğini işin uzmanı Denizli Deda Haber’e anlattı.
GES hakkında gerçekleştirdiğimiz röportajımız;(Serdar Ekiz’in örneklemelerle detaylı açıklamasını videodan izleyebilirsiniz)
Karbon emisyonunu azaltmak amacıyla Avrupa’da 2000’li yıllarda yenilenebilir enerjiye verilen teşviklerle rüzgar ve güneş enerjisi sektörü büyük bir sıçrama yaşadı. İlk önce Almanya, sonrasında İspanya, İtalya, Yunanistan çatılar başta olmak üzere güneşten elektrik üretimini destekleyerek birçok uygulama devreye girdi bu ülkelerde. 2006 yılında Almanya’nın güneş enerji merkezi Frieburg’da yapılan bir fuara katıldığımızda gördüğüm durum beni çok heyecanlandırmıştı. Almanya gibi güneşe hasret bir ülkenin bu yatırıma odaklanması bizim gibi yılın 300 günü güneşli bir ülke için bir fırsat olacağını ön gördük. Bir de bu yatırımların 2000’li yılların sonunda katlanarak artması, Çin’in büyük fabrikalar kurarak panel üretimine girmesi, maliyetlerin nasıl olsa aşağıya yönlü trende gireceğini ön görerek bu sektörü takibe aldık.
2000’li yılların sonunda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler ile başlayan süreç daha sonra Bakanlığa atanan Taner Yıldız desteğiyle Türkiye’de yenilenebilir enerjinin önünü açıldı. O dönemde güneş enerjisi sektörüne destekleme teşviki verilmemesinden dolayı 2011 yılına kadar bu alanda ciddi bir ilerleme kaydedilemedi. 2009 yılında ilk yasa teklifi verildi. Kütahya Milletvekili Soner Aksoy Enerji Komisyonu Başkanı olarak güneş enerjisine kwh başına 18 euro-cent’lik bir teklif önerisini meclis gündemine taşıdı. Hükümetin son dakika bu öneriyi meclis gündeminden çekmesine rağmen bıçak artık kından çıkmış oldu ve Türkiye’nin teşvik sistemi ile güneş enerjisi üretimi gündeme gelmiş oldu. Dönemin bakanı Taner Yıldız özel olarak bu konuyla ilgilenerek 2009 yılında çalışmaları başlattı ve 2011 yılında ilk yasamız çıkmış oldu. Özellikle herkesin güneş enerjisinden faydalanması için lisanssız enerji üretimi adıyla bir yönetmelik yayınlandı. 500 kWe maksimum kurulu güç, 13,3 dolar-cent /kwh teşvik ve 10 yıl alım garantisi şeklinde kanun çıktı.
Yasanın çıkmasının ardından 500 kWe gücündeki bir büyüklük kurulum maliyetlerin yüksek olmasından dolayı çok çekici gelmedi yatırımcılar açısından. Bakanlık bekledikleri talebi görmeyince 2013 yılında yönetmeliği geri çekerek yeni yönetmelikle üst sınırı 1 MW’a çıkardı. GES’lerde maliyetlerin yavaş yavaş geri gelmesiyle yatırımcıların dikkatini çekmeye başladı. Çok karlı olmamasına rağmen zaman içinde müthiş bir talep gerçekleşti. Bu süreçte yatırımcının cebinden para çıkmaksızın leasing yoluyla finansman modeli öne çıktı. Bunun ardından Türkiye’de ve ilimizde büyük firmalar ilk projelerini geliştirdiler. Bu işten elektrik üretildiğini ve para kazanıldığı görülünce de talep arttı. Bunun ardından yatırımcılar Dağıtım Şirketlerine marjinal diye nitelenen verimsiz arazilerde kurulum yapma şartı ile çağrı mektubu almak için başvuruda bulundular. Çağrı mektubunu aldıktan sonra 3 ay içinde TEDAŞ’a giderek bir elektrik ve inşaat projesini onaylatarak bir bağlantı anlaşması yapıyorsunuz. Bu 2 yıllık bir süreçtir. Bu 2 yıl içinde belediye ile olan imar planı, ruhsat gibi işlemler hallediyorsunuz. Biz de bu anlamda 150’ye yakın proje geliştirerek çağrı mektubu aldık. Denizli’de belediyeler de buna ilgi gösterdi. Türkiye’de ilklerden ve ilimizde ilk araziye santral yatırımı yapan Bozkurt Belediyesi oldu. Daha sonra Çivril ve Tavas Belediyeleri yatırımlarını gerçekleştirdi. Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin Bağbaşında pazaryeri çatısına kurulan 240 kWe’lik güneş santrali Türkiye’nin ilklerinden sayılabilir.
Denizli güneş enerjisi sektörüne başlangıçta çok hızlı girdi. Türkiye’de en fazla talep Kayseri’den geldi. Konya yine öncü illerden oldu. Denizli de ilk başvurularda ilk beşe girdi. Şuanda Denizli’de 165 mw’lık kurulu güç var. Örnek vermek gerekirse Denizli Organize Sanayi Bölgesi’nin 1 yıllık elektrik giderinin yarısına tekabül eden bir elektrik üretimi oluyor. Yılda yaklaşık 250 milyon kwh elektrik üretimini güneşten karşılıyoruz.
Türkiye’de GES yatırımları hızlı biçimde ilerlerken Berat Albayrak’ın bakanlığı döneminde Taner Yıldız dönemindeki ilerleme durdu. Araziye GES yapmakla ilgili yoğun talep varken, arazi projelerine TEİAŞ tarafından verilen kapasite tahsisleri durduruldu. Çatılara yönelme yönünde bir yaklaşım oldu. Ama 2016-2019 yılına kadar çok kısıtlı şekilde projelere izin verildi. Bu arada 1 MW olan üst sınır 5 MW’a çıkarıldı. Bu çok önemli bir adım oldu bu yıl. Şu anda birey ve tüzel kişinin lisanssız olarak araziye güneş enerjisi kurması mümkün değil, sadece kamuya bu izin verildi..
Kurulumda iki türlü seçenek var:
Lisanssız olarak 5 MW’a kadar yatırımcılar çatısına ve fabrika arazisine santral kurabilir. . Kendi tüketmesi şartıyla bu izin veriliyor. Tabi fazla enerjinizi şebekeye vererek aylık mahsuplaşma ile de fazla enerjinizi tekrar tüketme şansınız var.
İkinci seçenek ise lisanslı projelerdir.. Devlet belli bölgelere tahsis veriyor. Yatırımcılar bu alanlara başvurarak girişimlerini başlatıyor. Sonra bu tahsisli alanlarla ilgili olarak yatırımcılar yarışmaya girerek en düşük teklifi veren, bu yatırımı 30 yıl işletme hakkına sahip oluyor.
Şimdi her isteyen GES yatırımı yapabilir diyoruz ya, aslında değil. Evet 10 kw’a kadar izin serbest ama bölge trafonuzun kapasitesinin % 50’sini geçemez o bölgede yatırım yapmak isteyen bireysel kullanıcılar. İşletme sahipleri için de sözleşme güçleri kadar kurma hakları var fakat bağlı bulunduğu TEİAŞ trafo merkezinin kısa devre akım limitleri ve max. 50 MW üretim barasına bağlantı limitleri bu yatırımların istenilen hızda ilerlemesine engel teşkil ediyor. Mesela Sarayköy ilçesi , Hacıeyüplü mah. Kocabaş mah., Çal ilçelerinde şu anda böyle bir problem yaşıyoruz.
Türkiye’de bir işletme için en önemli ihtiyaç finansman. GES yatırımı bu konuda çok kolay finanse edilebilir bir yatırım seçeneği. Örneğin bir işletmenin 100 bin TL’lik bir elektrik tüketimi var aylık olarak. Yatırımcı kurulum halinde ne kadar tasarruf edebilirim? diye hesaplama yapmalı. Kurulum halinde ne kadar enerji üretirim? gibi soruların cevapları gerekiyor. Eğer çatısına kurduğu GES ile aylık ortalama 30 bin TL’lik enerji üretiyorsa elektrik aldığı şirkete ödediği bedel 70.000 TL ‘ye düşüyor yani 100 bin TL’den 30 bin lirayı bankaya ödeyerek 5-6 yıl içinde santral sahibi oluyor. Panel fiyatlarının düştüğü, rekabetin arttığı bu dönemde finansman maliyetiyle 5-6 yılda yatırım geri dönüyor. Aslında çayın taşıyla çayın kuşunu vurmaktır bu; cebinizden para çıkmadan kazanılan bir yatırım. Ama burada sistemi kuran firmalara dikkat edilmesi lazım. Santral kurumu konusunda tecrübesi olmayan firmalar yatırımcıları zor duruma düşürebilir. Özellikle konu çatı olunca çok dikkatli davranmak lazım. Bunun için tecrübe ve mevzuata hakimlik önemlidir.
Milli ekonominin gelişmesi için güneş enerjisi santralini çatılarda yaygınlaştırmak gereklidir. Benim bir sözüm var:Boş çatı musluktan boşa akan su gibidir. Siz boş çatıyı değerlendirmezseniz ve bir rakibiniz değerlendirirse bu değer maliyetlerine yansır. Rakibinizin bu hamlesi sizin pazar payınızı elinizden götürür. Güneş enerjisi bir tercih değil, mecburiyet haline dönüştü.
1973 Denizli doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitim hayatımı Denizli’de tamamladım. Denizli Lisesi mezunuyum. 1990’da Haccettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Bölümü’nü kazandım. Bölümümü bitirmemin ardıdan kendi branşımın dışında yazılım mühendisliği sektöründe faaliyet gösterdim. Denizli’de Erbakır, Erikoğlu Holding ve Nexans Kablo’da ve İstanbul’da Uzel Makine’da çalıştım. 2011 yılında güneş enerjisi sektöründe faaliyet göstermek için kendime ait şirketimi kurdum. Yaklaşık 9 yıldır sektörün içinde yer alıyorum.