CHP’nin, 2009 seçimlerinden itibaren tüm tartışmalı seçimve referandum
Önerge hakkında söz alan CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, “Kol kola birlikte yürüdüler. 12 Eylül referandumunda mezardakiler dahi kalkıp gelse, dediler. Oy namustur, seçim adaletini sağlamak iktidarın görevidir. Bugün 3 YSK üyesi, il seçim kurulu başkanı 11 hakim, il seçim kurulu üyesi 59 hakim, ilçe seçim kurulu başkanı 210 hakim görevden uzaklaştırılmış ve tutuklanmışsa bu seçimlerde FETÖ payı konuşulmadan adalet sağlanamaz.
İktidar, FETÖ ile beraber adil sınav sistemini, adil mülakat düzenini çökertti. İşte biz şimdi devlette adalet ve liyakat için yürüyoruz. Mülkün temeli adaletse, vatandaşın oy hakkına sahip çıkacak bir seçim güvenliğini sağlamak devletin asli görevidir. Referandumlarda, belediye ve milletvekili seçimlerinde işbirliği yaptığınız FETÖ terör örgütünün seçim sonuçlarındaki şaibeli kararlarını araştırmadan “adalet” nasıl sağlanır? Seçim sonuçlarında FETÖ’nün parmağı araştırılmadan FETÖ’nün devletteki yayılma süreci asla anlaşılamaz.” dedi.
“FETÖ devlet içinde devlet olmuş, iktidarın haberi yok. Okullar, üniversiteler, finans kurumları, AVM’ler, kamu kurumları, ihaleler liyakate dikkat edilmeden belli yerlere verilmiş. Adaletin ve hukuk devletinin, seçim güvenliğinin yok olmasına yol açacak bir durum elbirliğiyle yaratılmış. Siyasetin rotasını belirleyen seçim sonuçlarına FETÖ müdahalesi konuşulmadan adalet sağlanamaz, FETÖ ile eksiksiz mücadele edilemez.Ben 30 Mart 2014’te Denizli Büyükşehir Belediye Başkan adayıydım. Şimdi elimdeki tutanaklarla ortada ki, bana verilen oyları başka adaya yazdılar, gerekli tüm itirazlarımı yaptım. Bunların tamamı bu iktidarın gözü önünde gerçekleşti.AKP ve FETÖ’nün akın zamana kadar elbirliğiyle devletin tüm olanaklarını paylaştığı koalisyon, kendisini özellikle seçim süreçlerinde göstermiş, somut itirazlara karşın olumlu sonuçlandırılmayan, baştan reddedilen seçim sonuç tutanaklarına dair kararlar seçimde adalete ve seçme seçilme hakkına olan güveni yok etmiştir. Birçok adayın, partinin ve seçmenin gözünde cemaatçi yapılanmanın devletin kritik noktalarında verdiği kararlar, adalet duygusunu ve hak arama yollarını köreltmiştir.İktidar, FETÖ ile beraber adil sınav sistemini, adil mülakat düzenini çökertti. İşte biz şimdi devlette adalet ve liyakat için yürüyoruz. Mülkün temeli adaletse, vatandaşın oy hakkına sahip çıkacak bir seçim güvenliğini sağlamak devletin asli görevidir. Referandumlarda, belediye ve milletvekili seçimlerinde işbirliği yaptığınız FETÖ terör örgütünün seçim sonuçlarındaki şaibeli kararlarını araştırmadan “adalet” nasıl sağlanır? Seçim sonuçlarında FETÖ’nün parmağı araştırılmadan FETÖ’nün devletteki yayılma süreci asla anlaşılamaz.Devletin her alanını ele geçirmeye dönük çalışma yürüten FETÖ/PDY yapılanmasının seçim süreçlerinde de etkisini sürdüreceği açıktır. 29 Mart 2009 Yerel Seçimlerinden 1 Kasım 2015 Milletvekili Genel Seçimlerine kadar gerçekleştirilen tüm yerel ve genel seçimlerde, referandumda ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde görev almış İl ve İlçe Seçim Kurulu ve Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin açıkça belirtilmesi gerekir. Bu üyelerden FETÖ/PDY Soruşturması kapsamında gözaltına alınan, tutuklanan üyeler varsa araştırılması Meclisin de görevidir. Bu üyelerden tutuklanan ya da gözaltına alınanlar varsa, bu üyelerin imza attığı seçimlere ilişkin sonuçlar hakkında yasal ve idari incelemelerin başlatılması için ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla irtibata geçilmesi Meclis eliyle olmalıdır. Seçim güvenliğinin hukuk devleti ilkesi gereğince sağlanmasına dönük çözüm önerilerinin geliştirilmesi; seçim mağdurlarının şikâyetlerinin dinlenmesi; açıkça şaibe tespit edilen seçimler hakkında yasal işlemlerin başlatılması için gerekli çalışmaların yapılması amacıyla verdiğimiz önerge AKP oylarıyla reddedilmiştir.”