Türkiye 10 ili yıkan depremlerde hayatını kaybeden vatandaşların acısını yaşarken, deprem bölgesiyle ilgili merak edilen sorular da akıllarda. Türk Tabipler Birliği Denizli Şubesi Başkanı Prof. Dr. Necdet Ardıç, ‘Deprem bölgesinde salgın riski var mı?’ gibi merak edilen soruları Egeyön TV’de yanıtladı.
6 Ocak’ta Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki deprem adeta 10 ili yıktı geçti. Depremin 5’nci gününde enkaz çalışmaları halen devam ediyor. Deprem bölgesinde en önemli konulardan biride depremden sağ kurtulan vatandaşların sağlığı. Türk Tabipler Birliği Denizli Şubesi Başkanı Prof. Dr. Necdet Ardıç, ‘Enkaz altındaki bir kişi ne kadar yaşayabilir, can kayıplarından dolayı bölgede salgın riski olur mu?’ gibi merak edilen soruları Egeyön TV röportajında cevapladı.
Enkaz altındaki bir kişi ne kadar yaşayabilir?
Bu durumu birçok faktör etkiler. Kişiye, bulunduğu yere, enkaz altında kalan yiyecek ve içecek maddeleri, hava boşluğuna göre bunun süresi değişir. Hepimiz 72 saatin çok önemli olduğunu biliyoruz. O ana kadar yapılanlar en önemli çabalardır. 100 saat sonrasında hala canlı çıkanlar olduğunu görüyoruz. İlk 24 saatten sonra kaybettiğimiz 24 saat var. Bunlara rağmen herkes ümidini devam ettiriyor.
Can kayıplarından dolayı bölgede salgın riski olur mu?
Salgına karşı hijyen önemleri alınıyor. Bu anlamda hijyen malzemelerine özen gösteriliyor. Oralarda kurulan tuvaletler çok önem arz ediyor. Oradaki arkadaşlarımızdan aldığımız bilgilere göre; salgına karşı gerekli önemler alınmış. Havanın soğuk olması salgına karşı avantaj sağlıyor. Yaz aylarında olsaydı daha yüksek salgın riski olurdu. Temiz su ve hijyen çok önemlidir. Hayattaki depremzedelerin tahliyesi devam ediyor. Enkaz altında vefat eden vatandaşlarımızın çıkarılarak taşınması işlemleri hızlandırılıyor. Salgın riski var ama soğuk ve alınan önlemler bu riski düşürüyor. Gönderenlerin aklında bulunması için bölgede temiz suya her zaman ihtiyaç var.
Türk Tabipler Birliği bölgeye doktor gönderme talebinde bulunduklarını ancak cevap alamadıklarını açıkladı. Sizin bu duruma yorumunuz nedir?
Türk Tabipler Birliği merkez konseyi ile Sağlık Bakanlığı’nın arasının çok iyi olmadığı biliniyor. Burada yerel tabip odaları inisiyatif aldılar. Denizli Tabipler Odası olarak tüm gönüllülerimizi Sağlık Müdürlüğü’ne yönlendirdik. Burada tek organizasyon altında çalışmak çok önemlidir. Organizasyona destek veren dernek ve odaların kendi kimliklerini koruyarak tek organizasyon altında çalışması önem arz ediyor. Yardım toplanan insanlara karşı sorumluluk var. Yardımların yerine ulaştığını göstermek istiyorlar. Bence uyumlu çalışma sürdürülüyor. Denizli’de yardımlarımızı nokta atışı gönderiyoruz. Biz tıbbi malzeme üzerine yoğunlaştık. Denizli Eczacılar Odası da teyakkuz halinde. Tıbbi malzemeleri hastanelere gönderiyoruz. Denizli’den yardım severlerin hazırladığı tırlar bölgeye gidiyor. Denizli bu konuda iyi durumda. Organizasyon çatışması olmasını istemeyiz. Ana organizasyonu sağlayan devlet eskiyi düşünmeden herkesi bir araya getirmeli.
Denizli’ye yaralı depremzedeler geliyor mu?
Şuan Denizli’ye gelen yaralı depremzedeler için net rakamı söyleyemem. Pamukkale Üniversitesi Hastanesi’nde yataklarımızı ayırdık. Başhekim ve yönetimimiz önlemlerini aldı. Kliniklerden ana yataklar istendi. Deprem bölgesinden yaralıların öncelikle Mersin’e ardından diğer illere taşınacağını biliyoruz. PAÜ Hastanesi’ne 6 depremzede geldi. Tedavileri yapılıyor.
Deprem bölgesindeki ve yardım gönderen vatandaşlar için önerileriniz nedir?
AKUT bir dönemdeyiz. Yardım konusunda herkes üzerine düşeni yapıyor. Türkiye insanların üzerine düşeni yaptığı bir ülkedir. Bazen bunun bir imtihan olduğunu söylediklerini duyuyorum. Bu bir imtihan değil, bir karnedir. Gölcük depreminde 18 bin insanımızı kaybettik. Yıllar sonra hiç çalışmadığımızı gördük. İmtihan yapıldı, karne sıfır. Bu notun kimin olduğunu da halkımız değerlendirecektir. Bu dönemde bunları düşünmeden elimizden geleni yapıyoruz. Uzun dönemde bunların hesabının sorulması gerekiyor. Gölcük depreminde yıkılan binalar için 2 bin dava açılmış ve 1800’ü Rahşan Affı’ndan çıkmış. Diğerleri de ceza almamışlar. Böyle olursa biz yine bunları yaşarız. Bunda kimin sorumlu olduğunu hepimiz biliyoruz.
Röportaj: Oral Can TATAR
