Cumhuriyet Halk Partisi Denizli İl Başkanı Mahir Akbaba, Cumhuriyet’in ilanının 96. yılı nedeniyle bir basın açıklaması yaptı. Akbaba, Mustafa Kemal Atatürk’ün 16 Mayıs 1919’da bir avuç yol arkadaşıyla İstanbul’dan Samsun’a hareket ederek yaktığı bağımsızlık ateşinin 29 Ekim 1923’de Cumhuriyet’le taçlandığını söyledi.
Cumhuriyet’in bilimin öncülüğünde bir medeniyet yürüyüşü olduğunu ifade eden Mahir Akbaba, “Bu yürüyüşün talimatı, ‘Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır ve Türk milleti emniyet ve saadetini sağlayan medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeye devam edecektir’ diyen Mustafa Kemal Atatürk’ten alınmıştır” dedi.
Cumhuriyet’i halkın egemenliğini temsil eden kavram olarak tanımlayan Akbaba, “Daha Cumhuriyet ilan edilmeden 13 Ağustos 1923’te Atatürk’ün söylediği sözler anlamlıdır. ‘Yeni Türkiye Devleti bir Halk Devletidir, Halkın Devletidir, Geçmişteki yönetim ise bir kişi devleti, kişilerin devleti biçimindedir.’ Cumhuriyetin İlanıyla birlikte başlayan, rejimin ilkelerini belirleyen devrimlerin gerçekleştirilmesi evresidir. Bu evre sonucunda, hukuk, eğitim, idari yapı, kılık kıyafet ve nihayet toplumun sosyal hayatını etkileyen birçok konudaki devrimlerle Çağdaş Toplumun inşası başlatılmıştır. Gerek Ulusal Mücadelede, gerekse devrimlerin gerçekleştirildiği Cumhuriyet dönemi sürecinde, yoğun bir dirençle karşılaşılmıştır. Bu direnç bazen, Emperyal güçlerin ve İstanbul yönetiminin örgütlü girişimleri ile bazen de yıllarca devam eden Monarşinin toplumun hücrelerine sinen kulluk psikolojisinin etkisiyle ortaya çıkmıştır. Ulusal Mücadele sonucunda Lozan’ da varlığımızı kabul etmek zorunda kalan Emperyal güçler, günümüzün Uluslararası Sermaye Gücü olarak tekrar karşımıza çıkmışlardır” diye konuştu.
Günümüzde gelinen noktada, ulusal menfaatlerin değil,uluslararası yeni söyleyişle global sermayenin menfaatlerinin ön planda tutulduğunu iddia eden Akbaba, “Siyasi iktidar, rejimin temel ilkelerini ve demokrasiyi ortadan kaldırma yolunda adımlar atmıştır. batılı ülkeler, bu dönemde ülkemizdeki hukuksuzlukları, bitmeyen tutukluluk sürelerini, dinlemeleri, gözetlemeleri ve sonuçta kapalı rejimlerdeki baskı ortamına benzeyen uygulamaları görmezlikten gelen bir çifte standartla yaklaşmışlardır. Bundan güç alan ülke yöneticileri, Cumhuriyetin Temel ilkelerini bir tarafa bırakmış, ülkeyi Tek Adam yönetimine götürmek için gereken hazırlık ve kilometre taşlarını döşemeye başlamışlardır. Ülkenin sahip olduğu insan gücü, doğal ve yer altı zenginlikleri ile geleceğine değin ne varsa kapitülasyonları aratacak derecede tek yanlı ve acımasız anlaşmalarla peşkeş çekilmektedir. Demokrasinin araç ve yöntemlerini eğip bükerek, kendine göre kullanarak, parlamentoyu, yargıyı etkisizleştirip, ülkemizi, yarı başkanlık yada başkanlık adı altında Ortadoğu’nun, Afrika’nın sadece adı cumhuriyet olan tek kişilik diktatörlüklerine götürme hevesi tamamen ortaya çıkmıştır. Bunu sağlamak için edilgen ve sessiz bir toplum yaratma çabasını sürdürülmektedir. Bugün bu karanlık tabloya bakıp kimsenin karamsar davranıp, kaderine razı olma şansı yoktur. Devraldığımız Cumhuriyet ve Çağdaş Demokrasiyi gelecek kuşaklara daha da geliştirerek teslim etmek bizlerin en büyük görevidir. Cumhuriyet Halk Partisi’ni doğuran düşünce, en zor zamanlarda Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni kurma başarısını göstermiştir. Bugün de bizler bu güce ve düşüncelerle her alanda Çağdaş düşünceye sahip çıkmalıyız. Bu duygu ve düşüncelerle 96. yaşını kutladığımız Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü ve yol arkadaşlarını rahmetle anıyorum. Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum, tüm yurttaşlarımızın Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorum. Yaşasın Cumhuriyet” dedi.