Ülkemizin yaşadığı büyük deprem felaketinin üzerinden 1 ay geçti..
Yaralar sarılıyor. Sarılıyor sarılmasına ama bölgeden gelen haberler hiç de yaşanan travmayı ortadan kaldırmaya yeteceğe benzemiyor.
Böyle bir şey mümkün de değil bunu da biliyoruz.
Ama böyle bir felaketten sonra ilk iş ‘konut inşaatına başladık’ açıklamaları mıdır?
Prof. Dr. Naci Görür, hiç kimsenin değinmediği şu konuya değindi.
“Bu bölgenin tümünde mikro-bölgeleme çalışması yapmadan yerleşim alanları için yer seçilmemeli ve inşaata başlanmamalı”
Bir diğer demeci ise şuydu;
‘Arkadaşlar, deprem bölgesinde artçı depremlerin yoğun olduğu bu zaman diliminde inşaatlarda beton dökmek son derece sakıncalıdır. Beton pirizlenme süresinde ciddi çatlak ve tahribat alabilir ve görevini göremez hale gelebilir.’
Bölgede artçılar devam ederken konut inşaatlarına başlamak doğru değil. Bunu söylemek için bence çok da işin uzmanı olmaya gerek de yok.
Tüm bunları bir kenara bıraksak bile, Ünlü jeologlar bölgenin hala deprem riskine sahip olduğunu, Adana-Hatay hattında ya da Bingöl-Karlıova hattının henüz kırılmadığını söylüyor. Bu şartlarda o bölgeye yapılacak olan binalar alelacele yapılanlardan mı olmalı?
Seçim arefesi öncesi bölge insanına umut verilip sonucu seçim sonrasında görülmek isteniyor olabilir.
Bölge insanının da konutlara taşınması elzemdir. Bunu da anlıyoruz.
Ama daha enkaz altından çıkarılamamış cansız bedenlerden bahsedilirken, yeni binalara kazma vurmak fazla kapitalist bir hareket gibi geldi bana.
Bu konu ilk gündeme geldiğinde herkes şaşırdı. ‘Nasıl yani o kadar yardım ne için toplandı?’ dedi. Haklı bir serzeniş.
Denizlililer bilir. Mart 2019’da Denizli Acıpayam’da 5,7’lik bir deprem yaşandı. Deprem sonrası bir çok ev kullanılamaz hale geldi. Dönemin iktidarı ‘En kısa sürede evlerinizi yapacağız, sizi mağdur etmeyeceğiz’ dedi. Ama bir şartla. 10 yıllık faizsiz krediyi ödemeleri. Bir çok insan orada bunu kabul etmedi. Edenlerin evini yapan müteahhitler de inşaat masrafı artınca bırakıp gitti. İnsanlar kendileri tamamladı hükümetin garanti ettiği evleri.
Bunlar Acıpayam’ın depremden etkilenen mahallelerinde biliniyor. İsterseniz bir kahveye oturup sorun anlatacaklardır.
Depremzedelere borç yükleme anlayışı yeni değil. Anlamsız ama devlet bile borca sokmadan vatandaşına yardım edemiyorsa burada bir yanlış da var. Herkesin de bunu görebilmesi umuduyla..
Deprem gündeminden uzaklaştırdı diye kızanlar var ama bu ülkenin siyasetini biliyoruz. Hassas gibi davranıp çok duygusuzdur. Bu da yeni bir şey değil.
Akşener, Kılıçdaroğlu’nun kendini dayatması ile masadan kalktı. Bunca toplantı sonrası sonuç olarak Kılıçdaroğlu’nun adaylığı çıkacak dense, şimdiye kadar bu masadan umut besleyenler bu masaya çoktan sırtını dönerdi.
Şimdi de seçime neredeyse 2 ay kala kendine mecbur etmek isteyen bir aday var. İYİ Parti, uzun yıllar sonra ilk defa sokakta konuşulanı kamuoyunun gündemine sundu.
Herkes ‘İmamoğlu mu Yavaş mı’ derken, Kılıçdaroğlu’nun bu masadan çıkması hayal kırıklığıdır.
Halkı, sokağı dinlemeyen beş benzemez partinin amacı seçimi kazanmak mı yoksa siyasi hayatını sürdürmek çırpınışları mıdır?
CHP Lideri bu adaylıkla kaybederse emekliliği göze alıyorsa sorun yok. Ancak diğer partiler olası bir başarısızlıkta ayakta kalabilir mi? Özellikle AK Parti’den kopanların kurduğu partiler?
İYİ Parti’yi yalnızlaştırmaya çalışmak da CHP’nin hanesine eksi. İYİ Parti’den alamadığım oyu HDP’den alırım diyen Kılıçdaroğlu savunucularına da bakkal hesabı yapmamalarını öneriyorum.
Aksi halde,
Karşılarında bitmiş bir AK Parti olduğunu sananlar, seçim gecesi yine hezimet yaşarsa ağlar.
Ben notu buraya şimdiden düşmüş olayım.