Bu yıl pamuk fiyatları geçen yıla göre daha düşük olarak belirlendi. Konuyla ilgili Denizli Ziraat Odası Başkanı Hamdi Gemici, “İklimsel nedenlerle pamukta verimin düşük olması çiftçiyi kara kara düşündürürken, pamuk fiyatının da bu yıl daha düşük olması çiftçinin mağduriyetini daha da artırdı. Fiyatın yeniden gözden geçirilerek artırılmasını istiyoruz” dedi.
Deda Haber olarak çiftçinin sorunlarını Denizli Ziraat Odası Başkanı Hamdi Gemici’ye soralım istedik. Bir dokunduk bin ah işittik misali… Başkan Gemici çiftçinin sorunlarını anlata anlata bitiremedi desek yeri var. Pamuk fiyatı neden bu yıl daha düşük, çiftçi neden kazanamıyor, neden borçlu, neden üretimden vazgeçiyor, neden kooperatifleşemiyor gibi pek çok sorunun cevabı röportajımızda:
Deda Haber: Gündemde şuan pamuk fiyatları var. Geçen yıla göre daha düşük bir fiyat verildiği için çiftçi mağduriyet yaşıyor. Nedir durum sizden detayları öğrenebilir miyiz?
Hamdi Gemici:Pamuk hasadı Ege Bölgesi’nde devam ediyor. Denizli’de de hasat hızla sürüyor. Pamuğun fiyatını İzmir Ticaret Borsası geçen yıl 4,5 lira olarak belirlemesine rağmen bu yıl 3,3 olarak belirleyerek fiyatı düşürdü. Girdiler çok yüksek çiftçinin maliyetini yükseltiyor. Mevsimsel yağışlar, sıcaklık farklılıkları nedeniyle pamukta verim düştüğü için çiftçi mağdur olmuştu. Bir de üstüne geçen yıla göre daha düşük bir fiyat belirlenince çiftçinin zararı daha da arttı. Fiyatın iyileştirilmesini çiftçinin mağduriyetinin azaltılmasını istiyoruz. Pamukta bu şartlar devam ederse üretici yeniden 200’li yıların başında olduğu gibi pamuktan bir kaçışı olabilir. Ürün maliyeti yüksek, verim düşük, fiyat düşük. Çiftçi ne yapacak? Büyük alıcıların İzmir Ticaret Borsası’na spekülatif olarak müdahale ettiğini düşünüyoruz.Dünyada pamuk piyasası fiyatları bizim fiyatlarımızın üstünde Bakanlığımızın bu olaya el atmasını istiyoruz. Ulusal Pamuk Konseyi de açıklama yapmadı. Onların da desteğini bekliyoruz. Pamuk fiyatı güçlü firmaların iki dudağı arasında olmamalı.
Deda Haber: Biraz geriye gidecek olursak yıllardır anlatılır çiftçi güçlü olmak için kooperatifleşmeli diye. Sizin de köylerde kooperatifleşmenin önemini anlattığınızı biliyoruz. Neden çiftçiler birlik olup kooperatif kuramıyor? Kooperatifle çiftçi daha güçlü olmaz mı?
Hamdi Gemici:Tarım kesimin en büyük sıkıntısı her türlü zor şarta rağmen üretim yapması ve birim alandan en verimli ürünü, en kaliteli ürünü üretiyor. Ama ürünü Pazar noktasına geldiğinde üretici örgütlenmemiz çok zayıf. İnsanımız kooperatifleşerek güç birliği yapmayı bir türlü beceremedi, daha önce yaşanan olumsuz örneklerden dolayı. Burada kooperatifleşme dünyanın önde giden ülkelerinde örneklerinden geride. O ülkelerde çiftçiye destek kooperatifler üzerinden ulaştırılıyor. Bir de orada aidiyet duygusu, sahiplenme duygusu oluşturuyor. Çiftçiler ürettiği ürünü pazarlama noktasında aynı standartlarda tek elden satılıyor. Üretici ele tüketici doğrudan buluşuyor Avrupa’da. Biz de aracılar parayı kazanıyor diyoruz ya. Köylerde küçük kooperatifler var, güçlü yapılar değil. Siyasilerin bunu çözüme ulaştırmamasının sebebi kullanıma hazır bir kitle.Güçlü yapılar olsa o zaman çiftçi kendi sorununu kendi çözecek, devlete gerek kalmayacak. Bizim istediğimiz yapı hala oluşmuş değil. Bütün dünya aile tipi işletmeleri kooperatif çatısı altında birleştirerek ezilmeden, etkili, güçlü bir şekilde sürdürülebilir üretimi yapıyor.
Sosyal belediyecilik sözde kalıyor. 2014’te büyükşehir olduk. Büyükşehirin her yıl bütçesinden, kırsala yüzde 10 pay artırması gerekiyor. Ama Denizli Büyükşehir Belediyesi sadece 2016 yılında bir kez bütçeden pay ayırdılar, bir daha yok. Belediyenin sorumlu olduğu kırsala gereken desteği vermelidir. Çiftçinin önünü açacak destekler olsa, üretimi daha rahat hale gelse sorunlar azalacak. Daha önce Bakanlığa da ilettik sorunları ama durum hiç iç açıcı değil.
Geçtiğimiz haftalarda Bakanımıza çözüm önerilerimizin olduğu dosyayı ilettik. Her kalemdeki girdilerimiz dolarla birlikte yükseldi. Dolar 7 lirayı geçtiğinde yüksek zamlar yapıldı, şimdilerde dolar düştü ama fiyatlar düşmüyor. Arada fırsatçılara gün doğdu. Fiyat denetimi yapılmıyor. Burada çiftçi, üretici mağdur oldu. 50 kiloluk bir gübre 70-72 lira iken 115-120 liraya çıktı. Çiftçinin ürünün fiyatı yerinde sayarken girdilerdeki bu artış, mazotu söylemiyorum bile, maliyet rakamları göz önünde bulundurularak desteklemek için prim miktarları belirlenmediği sürece üretici üretimde vazgeçer. Büyükşehir olunca insanların kaderi değişti mi hayır, yine ekmeğini topraktan çıkartıyor. Büyükşehirden önce kırsala giden destekler vardı. Kırsal kalkınmayı destekleyecek projeler, Köylere Hizmet Götürme desteği, valiliğin verdiği destekler oluyordu.Bunların hepsi Büyükşehire geçti. Bir çıkmazdayız şu an. Bütün dünya geleceği tarımda ve hayvancılıkta görüyor. Neden? Katlanarak artan bir dünya nüfusu var. Bunun karşısında da bu insanlara gıda sağlayacak tarım alanlarının yok olmaya doğru gittiği, daraldığı bir dönem. Gıda güvenliği kalmadı. Üreticiden alınan fiyatla tüketiciye satılan fiyat arasında uçurum var.
Almanya’da domates yetişmez. Bizim vatandaşımız domatesi Almanya’dan pahalı yiyor. Şapkamızı önümüze koyup değerlendirmemiz lazım. Dünya tarımı ve hayvancılığı stratejik olarak gördüğü için çiftçisini destekliyor. Bizim çiftçimizin kullandığı mazotun üzerinde ötv ve kdv var ama Amerikan çiftçisi vergilerden arındırılmış fiyatıyla mazotu kullanıyor. Biz nasıl rekabet edelim. Biz pahalıya mal ediyoruz.
Deda Haber: Pamuk konusuna geri dönersek geçtiğimiz hafta MÜSİAD Başkanı İsmail Biltekin ile yaptığımız röportajda, en kaliteli pamuğun Ege Bölgesi’nde yetiştiğini söyledi. Pamuk üretimi Denizli’de pamuk üretimi büyük ölçüde azalmıştı. Şuan ki durum ne pamukta?
Hamdi Gemici:Ege Bölgesi’nin kalitesi tescilli pamuğumuzu bir dönem tekstilciler elinin tersiyle itmişti. Amerika kendi pamuğunu alana kredi veriyordu. Haksız rekabete sebep oldu. Bizim tekstilcimizde pamuğun kalitesine bakmadan kendi kar marjını düşünerek Amerikan pamuğuna yöneldi. Biz o zaman ‘gün gelecek paranız olsa bile bu pamuğu bulamayacaklarını’ söyledik. Elindekinin kıymetini bilmek lazım. Üreticiyi koruyup kollamak, üretimin sürdürülmesi sağlanmalı. 90’lı yılların sonlarına kadar Denizli bölgesinde pamuk yetişen ilçelerinde 165 bin dekarda pamuk üretimi yapılıyordu. 2000-2001 yıllarında gerilemeye başladı.
Çünkü pamuk üreticisini, pamuk para etmediği için üzdü. Üretici pamuktan kaçmaya başladı. 28 bin dekara kadar düştü. Son 5-6 senede pamuk primlerinde yapılan artış, dünya piyasasında pamuğa olan rağbet nedeniyle yeniden artış başladı.Bugün 118 bin dekara çıktı. Yüzde 100 yerli tohumla milli olan bir pamuktan, üretilen tekstil ürünlerimiz insan sağlığına da faydalı. Genetiği oynanmış tohum alerjik etkilere, kansere, kısırlığa sebep. Pamuğu ülkemizde ürettiğinizde her şeyinden faydalanırsın. Yağı, kapçığı kaliteli yem, posası küspe olur. Çoğunluk bilmez Harp sanayimizin kullandığı barut bile pamuktan yapılıyor. Pamuğu kendin ürettiğin zaman tozu bile çöpe atılmıyor. Biz buna isyan ediyoruz. Kendi ülkesi kazansın, kendi üreticisi kazansın diyecekken onlar pamuğu ithal etti. Pamuğun eski günlerine dönmemesi için fiyatının yeniden değerlendirilmesini istiyoruz.Pamuğu ülkemizde ürettiğinizde her şeyinden faydalanırsın. Yağı, kapçığı kaliteli yem, posası küspe olur. Çoğunluk bilmez Harp sanayimizin kullandığı barut bile pamuktan yapılıyor. Pamuğu kendin ürettiğin zaman tozu bile çöpe atılmıyor. Biz buna isyan ediyoruz. Kendi ülkesi kazansın, kendi üreticisi kazansın diyecekken onlar pamuğu ithal etti. Pamuğun eski günlerine dönmemesi için fiyatının yeniden değerlendirilmesini istiyoruz.Pamuğu ülkemizde ürettiğinizde her şeyinden faydalanırsın. Yağı, kapçığı kaliteli yem, posası küspe olur. Çoğunluk bilmez Harp sanayimizin kullandığı barut bile pamuktan yapılıyor. Pamuğu kendin ürettiğin zaman tozu bile çöpe atılmıyor. Biz buna isyan ediyoruz. Kendi ülkesi kazansın, kendi üreticisi kazansın diyecekken onlar pamuğu ithal etti. Pamuğun eski günlerine dönmemesi için fiyatının yeniden değerlendirilmesini istiyoruz.
Deda Haber: Yerli tohum demişken, sertifikalı tohum konusunda cezalar var ama bu tohumların sağlığa zararlı olduğu konuşuluyor. Bizim ata tohumuna sahip çıkamıyoruz, ekmek yasak. Bu konuda gidişat nedir?
Biz maalesef ata tohumundan vazgeçerek milyon dolarlar ödeyerek Hollanda’dan, Belçika’dan, İsrail’den tohum almak zorunda bırakıldık. Sertifikalı tohum hibrit tohum, bu tohumu ikinci kez ekip verim almak mümkün değil. Her yıl tohum almak gerekiyor. Bu bir tuzak. Bu ülkenin birçok tarımsal araştırma enstitüleri, devlet üretme çiftlikleri vardı. Öncelikle bunlar yok edildi. Kendi iklimimize ekolojimize yatkın olan tohumlardan gübreye bile gerek duymadan yetiştiriyorduk. Şimdi yurt dışından alınan tohumlar, her türlü hastalıkla, gübreye ihtiyaçla geldi. Zirai mücadele ilaçlarını da onlardan almak zorunda kaldık. Bunlar bizi bağımlı hale getirdi. Biz tarım ar-ge çalışmalarına yeterli kaynak ayırabilseydik. Onların hastalıklı tohumlarına ihtiyaç duymazdık. Dünya yönünü doğal ürünleri dönmüş, yerli tohumlarına dönmüşken biz tohumlarımızı öldürdük.Dünyanın birçok yerinde tohum bankaları var. Çernobil faciasıyla nükleerin etkisi yağmurla bizim ovamıza kadar geldi. Tohumlarımız yok etti, mesela kavun tohumu. Bir gen bankamız olsaydı, ata tohumuyla üretime yeniden devam ederdik. Tohum yasası değişmeli, yerel tohuma dönülmeli.