Müftülere nikah kıyma yetkisi tanıyan, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı, meclis alt komisyonundan geçerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan tasarıya Denizli Barosu’ndan tepki geldi. Denizli Barosu;”Her ne kadar tasarıyı savunanlar ‘evlendirme işlemlerini kolaylaştırmak’, ‘kolay ve seri hizmet alımı sağlamak’ amacını taşıdıklarını söyleseler de asıl amacın çok farklı olduğu ortadadır.”dedi.
Denizli Barosu’nda bugün gerçekleştirilen basın açıklaması ile Denizli Barosu yeni yasa olarak meclise sunalan, Müftülere nikah kıyma yetkisi tanıyan tasarıyı kabul etmediklerini belirten bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Yapılmak istenen bu değişiklikle Anayasamızın 174/4 maddesi ile koruma altına alınan inkılap kanunları içerisinde yer alan ‘evlilik akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağı’ hükmünün ihlali ile ‘Laiklik ilkesini ihlal etmenin bir başka şekli’ olarak kayıtlara geçmelidir.
Müftülere nikah kıyma yetkisi vermek hem Anayasaya, hem ülkemizin tarafı olduğu uluslar arası anlaşmalara hem de kanunlara aykırı olduğu gibi Medeni Kanunu bir başka şekle dönüştürme girişimidir. Dolayısıyla, devletin tüm yurttaşlarına eşit mesafede olma, ırk, mezhep ayrımı yapmama ilkesine açıkça da aykırıdır. Bir başka yönüyle bu değişiklik, aynı toplumda birlik ve beraberlik içerisinde yaşayan, farklı din ve etnik kökendeki insanlar arasında ayrıştırmaya neden olacaktır.
Laiklik kadın haklarının güvencesidir. Kadın erkek eşitliği, bir demokrasi meselesidir. Eşit hak, eşit temsil ve eşit paylaşım tüm kadınların hakkıdır. Türkiye Cumhuriyeti, 1926 yılında çözdüğü özel yaşam, evlenme, boşanma ve miras hukuku konularını yeni bir sorun gibi tekrar yaşayacaktır. Kadınların güvenceye alınan tüm hakları tartışmaya açılacaktır. Kadına aile temelli bir bakışın yaygınlaşması, kadını bir birey olarak görmek yerine aile içinde bir parça olarak düşünülmesi, kazanılmış tüm yasal haklarda geriye gidiştir. Ayrıca, kadınlara eşit birey gözüyle bakmayı içine sindiremeyen, kadının toplumun vazgeçilmez bir parçası olduğunu kabul etmeyen bir zümrenin hala ‘cahiliye devri’nde yaşadığının göstergesidir.
Tüm kadınların toplumda güçlendirilmesi, yaşamın her alanında var olabilmeleri ve eşit koşullarda hayatlarını sürdürebilmeleri tüm toplumlarda devletlere verilmiş bir görevdir. Nikah yetkisinde bu şekilde bir düzenleme her şeyden önce vicdana aykırıdır.
Nikah yetkisinin din görevlilerine verilmesi, gelecekte boşanmanın da onlar tarafından gerçekleştirileceği endişesini beraberinde getirmektedir. Laik Türkiye’de din temelle esaslar değil, hukuk temelli esaslar geçerlidir.
Medeni nikahın ortadan kalkması tüm kadınların güvencelerinin de ortadan kalkması anlamına gelir. Hele ki küçük yaştaki kız çocuklarının evlenmelerinin önünün açılması, gizli ve örtülü çocuk tecavüzüne yönelik bir af meselesidir. Şurası kesindir ki; zaten mevcut yasalarla bile tamamen önlenemeyen küçük yaştaki kızların evlendirilmesi hadisesi, bu yasa değişikliği ile daha da artacaktır.
Tüm bunların yanı sıra; “Sağlık personelinin takibi dışında doğan çocukların doğum bildirimi nüfus müdürlüklerine sözlü beyanla bildirilmesi” çocuk istismarının artmasına ve faillerin cezasız kalmasına neden olacaktır. Dolayısıyla istismara uğrayan kız çocuklarının sağlık personeli tarafından resmi birimlere bildirilmesi zorunluluğu ortadan kaldırılacak, sözlü beyana dayalı doğumların takibi zorlaşacak, cinsel istismarlar görünmez kılınacaktır. Bu nedenlerle, istismarcıların tespiti ve yargı önüne getirilmesi imkansız hale gelecektir.
‘Müftülere nikah kıyma yetkisi’ olarak ortaya sürülen tasarı, tüm toplumun temeline dinamit koymak, demokrasimize büyük bir darbe vurmak sonucunu taşımaktadır. Kadınlarımızın kazandığı hakları korumaya ve bu hakları elimizden almaya çalışan düzen ile mücadele etmeye her zaman devam edeceğiz. Meclisteki tüm vekillerimizi tasarıya red oyu vermeye davet ettiğimizi de tüm kamuoyu ile paylaşıyoruz.”dedi.